
okunma
En Kutsal Değer: Emek ve Alınteri
Aziz Kardeşlerim!
Allah-u Teala, bize armağan ettiği bu dünyanın üzerinde ve derinliklerinde herkese yetecek kadar nimetler ihsan etmiştir. Her ferdin ve canlının, nimetlerle donatılmış bu sofradan nasibini almaya ve aramaya hakkı vardır.
Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَمَا مِن دَآبَّةٍ فِي الأَرْضِ إِلاَّ عَلَى اللّهِ رِزْقُهَا
“Yerde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir debelenen yoktur” (Hud, 11/6)
-İslam’da emek sarf edilerek mal kazanma, kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi maksadıyla meşru yoldan çalışıp kazanması ibadet ve kutsal bir davranış olarak nitelendirilmiştir.
-İslam dininde, asli ve tabii kazanç yolu emektir, alın teridir.
-Emek, insanın bedenen veya zihnen yahut her ikisini birden kullanarak bir hedefe yönelik gayeli faaliyeti ve işleri olup, bu amaçla toplumun her kesiminde icra edilen tüm faaliyetleri kapsar.
-Halk arasında, "el emeği, göz nuru, alın teri" diye tabir edilir.
- “El emeği ve göz nuruyla elde edilen nimet “en hayırlı lokma” dır.
-Sevgili Peygamberimiz emeğin kutsallığına işaret eden veciz bir sözünde,
مَا أكَلَ أحَدٌ طَعَاماً قَطُّ خَيراً مِنْ أنْ يَأكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ،
“Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş değildir.” (Buhari, Bûyû, 15)
-Peygamber (sav) Efendimize sormuşlar: “En temiz helal kazanç hangisidir?” O (sav), şu cevabı vermiştir: “Kişinin kendi elinin emeği, bir de dürüst yapılan ticaret kazancıdır”. (Müsned. IV. 141.)
-Emeğe ve alın terine büyük önem verip teşvik eden Resul-u Ekrem efendimiz bu emeği veren insanı da Allah’ın sevdiği kullar arasında göstermiştir.
“Bir defasında Resulullah Tebük dönüşünde Sa’d b. Muaz ile karşılaşıp tokalaşmış, ellerinin nasırlanmış olduğunu görünce bunun sebebini sorumuş, o da “çoluk çocuğumun nafakasını temin için hurma bahçemde çalışıyorum.” cevabını verince Peygamber Efendimiz, (edep ve haysiyetiyle çalışan bütün işçilerin alnını öpercesine) Hazreti Muaz'ı öpüp buyurur ki: Bu eli Cehennem yakmaz. (DİA İlmihali, II, 409)
Bu hadiste övgüyle sözü edilen çalışmayı, sadece tarlada, bağ ve bahçede bedenen çalışma şeklinde anlamamak lazım. Bu emeği gerek beden gerekse zihin gücüne dayalı olarak sarf edilen her türlü emek ve çalışma şeklinde anlamak gerekir.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى
“İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39) buyrulmuştur.
Bu ayet, esasen ahirette herkesin dünyada yaptığının karşılığını göreceğini ifade etmekte ise de aynı kuralın dünyevi çalışmalar hakkında da geçerli olduğu sonucunu çıkarmak zor olmasa gerek.
-Dinimiz; emeği, çalışmayı, alın teri akıtmayı kutsal kabul ettiği gibi bunu aynı zamanda ibadet olarak kabul etmiş, tembelliği ise yermiştir.
Nitekim Peygamber’in de hazır bulunduğu bir yerde güçlü-kuvvetli birisi erkenden kalkmış elinde kazma kürek çalışıyordu. Ashaptan bazıları: “Ya Resulallah, ne olurdu şu genç burada sohbette bulunsa da Allah yolunda mesai sarf etmiş olsa dediler. Resulullah bunun üzerine şöyle buyurdu: “Böyle söylemeyin, eğer bu genç insanlara el açmamak, onlardan müstağni olmak, çoluk-çocuğunun nafakasını kazanmak için çalışıyorsa Allah yolundadır. Yaşlı ve zayıf düşmüş anne ve babasına yardımcı olmak, onların ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyorsa Allah yolundadır.” (Beyhaki, Sünen, VII, 479)
-Sevgili Peygamberimizin, tembelliği, gücü olduğu halde başkalarına muhtaç bir şekilde el açıp dilenmeyi tasvip etmediğinin en çarpıcı örneklerinden biri;
-Ensar’dan biri Peygamberimize gelip bir şeyler dilendi. Peygamber Efendimiz o kişiye:
Evinde bir şey yok mudur? diye sordu. Adam:
Evet bir hasır ve bir de su kabımız vardır dedi. Rasulullah:
Git onları bana getir dedi.
Onları getirince iki dirheme sattı. Dirhemleri de adama vererek dedi ki:
Bir dirhemle çocuklarına yiyecek al, diğer dirhemle de bir balta satın al ve bana getir Adam baltayı getirince peygamber baltaya bir sap taktıktan sonra adama:
Al götür onunla odun kes sat, geçimini sağla, seni on beş güne kadar görmeyeyim. buyurdu.
Adam da gidip odunculuk yapmaya başladı ve peygamberin yanına on dirhem kazanmış olarak döndü. Peygamber Efendimiz adama şöyle dedi:
هَذَا خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ تَجِىءَ وَالْمَسْأَلَةُ نُكْتَةٌ فِى وَجْهِكَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ الْمَسْأَلَةَ لَا تَصْلُحُ إِلَّا لِذِى فَقْرٍ مُدْقِعٍ أَوْ لِذِى غُرْمٍ مُفْظِعٍ أَوْ دَمٍ مُوجِعٍ
"Bu senin için, Kıyamet günü alnında dilenme lekesiyle gelmenden daha hayırlıdır! Dilenmek, sersefil, fakra düşmüş veya rüsva edici borca batmış veya elem verici kana bulaşmış insanlar dışında, kimseye caiz değildir." (İbn Mace, Ticaret, 25)
Peygamberimiz (sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur.
- “Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir. Allah’ın Peygamberi Dâvûd aleyhi selam da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhârî, Büyû’ 15, Enbiyâ 37)
Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler
En temiz ve helâl rızık, kişinin bizzat çalışarak yani el emeğiyle kazandığıdır.
Geçim temini için bizzat çalışmak övgüye lâyıktır.
Millet ve ümmetlerin kendi ihtiyaçlarını kendi gayretleriyle temin etmeleri hem varlıkları hem de bağımsızlıkları açısından son derece önemlidir.
Fertler için kötü olan dilencilik, milletler için öncelikle kötü ve yüz karasıdır.
El emeği, göz nuru, alın teri tavsiyesi, yerli sanayiin gerçekleştirilmesi tavsiyesidir.
Peygamber Efendimiz, ümmetine daima şerefli bir fert ve ümmet hayatı için gerekli olan ikaz ve önerilerde bulunmuş, yol göstermiştir.
-İslam’a göre, el emeği, alın teri yani helal kazanç mübarektir ve kutsaldır.
Peygamber Efendimiz buyurdu ki:
لَأَنْ يَأْخُذَ أَحَدُكُمْ حَبْلَهُ، فَيَأْتِيَ بِحُزْمَةِ الْحَطَبِ عَلَى ظَهْرِهِ، فَيَبِيعَهَا، فَيَكُفَّ اللَّهُ بِهَا وَجْهَهُ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَسْأَلَ النَّاسَ أَعْطَوْهُ أَوْ مَنَعُوهُ
"Muhakkak sizden birinizin ipini alıp, sırtında odun toplayıp satması ve böylece Allah’ın onu başkasına muhtaç etmemesi, herhangi bir kimseden dilenmesinden hayırlıdır; o kimse ister versin ister vermesin.” (Et-Terğib ve’t-Terhib 4 / 30. Ahmed b. Hanbel’ den. (I,153).
Hadisten Çıkarmamız Gereken Dersler
Elinin emeğiyle geçinmek müslümanın izzetine yakışan yegâne yoldur.
Dilencilik, yüzkarasıdır.
Sırtında odun taşıyarak geçimini temin etmek bile, dilencilikten bin kat iyidir.
Müslüman geçimini temin edeceği hiçbir yolu küçük görmemelidir.
Mehmet Akif Ersoy;
Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası düşmanın maskarası.
-İslam inancında kazanç yolları ayrı ayrı sayılarak aralarında üstünlük ve öncelik sıralaması yapılmayıp konu tamamen kişilerin ve toplumların şart ve imkanlarına, ihtiyaç ve kabiliyetlerine bırakılarak kendi tabii seyri içinde şekillenmesi istenilmiştir. Ama ticaret, tarım, zanaat ve benzeri kazanç getiren meslekler hep öne çıkmıştır.
-İslam dini meşru çerçevede kalmak koşulu ile rızkın peşine gitmeyi emrettiği gibi emelsiz kazanç demek olan faiz, haksız kazanç temin etmenin başlıca yolları olan hırsızlık, gasp, rüşvet, ölçü ve tartıda hile, kumar haram kılınmış, zina gibi doğrudan haram işleyerek veya içki satımı gibi haramın işlenmesine yardımcı olunarak gelir elde edilmesi yasaklanmış, bu yollardan elde edilen gelir de değersiz ve hukuken korumasız mal kabul edilmiştir.
-Çalışan, emek veren, işçi, emekçi ve alın teri dökenlerin kazandıkları cennete birer bilettir.
İşçinin Görevi:
1.İşini iş sahibiyle anlaştıkları şekilde yapmalıdır.
2. Belirlenen süre (mesai) içinde sürekli çalışacaktır. Başka şeylerle vakit geçirmek, boş durmak helal kazancı kirletmek, helal kazanca haram katmış olur….
3. İşini sağlam ve güzel yapmalıdır.
Rasulullah (s.a.s.) buyurdu ki:
إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ يُحِبُّ إِذَا عَمِلَ أَحَدُكُمْ عَمَلًا أَنْ يُتْقِنَهُ
"Kul bir iş yaptığı zaman, Allah kulun, işini iyi ve sağlam yapmasını sever."
4. Kendisine emanet edilen malları, malzemeyi ve araçları iyi kullanmalıdır. En iyi işçi güvenilir olandır.
5. İşçi çalışırken helâl kazanmanın, çoluk çocuğuna helâl yedirmenin sorumluluk ve şuurunda olmalıdır.
“Haram ile beslenen bir beden cennete giremez.” (Et-Terğib ve’t-Terhib 4 / 35. İbn Hibban’dan.)
Sevgili Peygamberimiz (sav): “Ey Enes, Helâl kazan, duan kabul olur; buyurmuştur.
Hz. Peygamber'in anlattığı şu olay bu konuda oldukça dikkat çekici bir örnektir:
Üç arkadaş yolculukları sırasında yağmura tutulurlar ve bir mağaraya sığınırlar. Derken yuvarlanan bir kaya gelir mağaranın ağzını kapatır. İçinde bulundukları durumu aralarında görüşürler ve içlerinden birisi; "Bizi bu durumdan Allah'tan başka kimse kurtaramaz. Her birimiz yapmış olduğumuz iyi bir işi anarak Allah'a yalvaralım, belki kurtuluruz", dedi.
Her birisi söylendiği şekilde dualarını yaptılar. Her birinin duasından sonra taş biraz aralandı. Nihayet üçüncüsü: "Allah'ım! (biliyorsun ki) ben bir keresinde ücretle bazı işçiler çalıştırdım. Ücretlerini verdim. Ancak biri ücretini almadan gitti.
Ben de onun ücretini (ticaret yaparak) çoğalttım. Öyle ki ücreti bir servete dönüştü. Bir zaman sonra o işçi geldi ve bana, 'Ey Allah'ın kulu, ücretimi ver’ dedi.
Ben de ona, 'şu gördüğün deve, koyun, sığır ve (onlara bakan) köleler hep senin ücretinden meydana gelmiş bir servettir' dedim. Adam, 'Ey Allah'ın kulu, benimle alay etme! dedi. Ben de ona, 'Hayır, seninle alay etmiyorum, (malını al, götür)' dedim. Derken o bunların hepsini sürüp götürdü. Bunlardan bir şey bırakmadı'. Ey Rabbim! Bunu senin rızanı isteyerek yaptıysam şu kaya parçasıyla bunaldığımız şu darlıktan bizi kurtarır" diye dua etti. Kaya tamamen açıldı. Yürüyüp gittiler.
6. Görevini severek yapmalıdır. Peygamber Efendimiz buyurdular ki:
اَلْخَازِنُالْأَمِينُ الَّذِى يُؤَدِّى مَا أُمِرَ بِهِ طَيِّبَةً نَفْسُهُ أَحَدُالْمُتَصَدِّقَيْنِ
Gönül hoşluğu ile görevini yerine getiren görevli Allah rızası için sadaka veren kimsenin mükafatını alır. (Buhari, Sahih, İcare, 1)
İşçinin hakları
-İşini yapan, sorumluluklarını yerine getiren işçinin en temel hakkı ücrettir.
-Ücret, işçiye harcadığı enerji ve emeği karşılığı verilen para veya para karşılığı bedeldir.
-Peygamberimiz buyurdu ki:
“Bir işçi çalıştırdığında ücretini ona bildir.”
-Ücret miktarı tespit edilirken, işçinin kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin barınma, yeme-içme, giyim-kuşam ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde olmasına dikkat edilmelidir. Bu hususlara vurguda bulunan Peygamber Efendimiz (sas)şöyle buyurmuştur:
-Ücret, işçi tarafından hak edilişinden itibaren işverenin üzerinde emanet mal niteliğini taşır. Bu nedenle meşru bir mazeret bulunmadığı sürece, işverenin, ücreti zamanında ödememesi, ya da eksik ödemesi emanete tecavüz olarak değerlendirilmiştir.
Peygamber Efendimiz (sas) buyurdu ki:
أَعْطُوا الْأَجِيرَ أَجْرَهُ قَبْلَ أَنْ يَجِفَّ عَرَقُهُ
İşçinin ücretini alın teri kurumadan veriniz. (İbn Mace, Rühun, 4.)
-Hz. Peygamber, çalışıp didinerek, emek vererek çalışan ve gerçekten bir şeyler üreterek ortaya koyan emektar insanların sömürülmeden haklarının verilmesini istemiştir.
Nitekim peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur.
İşçinin ücretini ödemeyen, hak ettiği emeğin karşılığını vermeyen kimseler kıyamet gününde Allah’ı karşılarında bulacaklardır. (Buhârî, İcare, 10.)
-Peygamber Efendimiz (sas) bir başka hadisinde şöyle buyurdu ki:
ثَلاَثَةٌ أَنَا خَصْمُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَمَنْ كُنْتُ خَصْمَهُخَصَمْتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ رَجُلٌ أَعْطَى بِى ثُمَّ غَدَرَ وَرَجُلٌ بَاعَحُرًّا فَأَكَلَ ثَمَنَهُ وَرَجُلٌ اسْتَأْجَرَ أَجِيرًا فَاسْتَوْفَى مِنْهُوَلَمْ يُوفِهِ أَجْرَهُ
“(Allah buyuruyor ki): Üç kişi vardır ki kıyamet günü ben onların düşmanı olacağım. Bir şey verip hilede bulunan, hür bir kişiyi satarak değerini yiyen, bir işçi tutup ücretini ödemeyen kimseler.
-Bir Kudsi Hadise göre Cenab-ı Allah şöyle buyuruyor: "Kıyamet gününde üç kişinin hasmı ben olurum;
1-Adıma yemin edip söz verdiği halde sözünde durmayan kimse,
2-Hür bir insanı köle diye satıp parasını yiyen kimse,
3-İşçiyi çalıştırıp, işini yaptırdığı halde ücretini ödemeyen kimse. (Buhari)
İşverenin Görevleri
1.Kul hakkı düşüncesi, işçi işveren ilişkilerinde en önde tutulması gereken ilk prensiptir. Allah katında hem işçi hem işveren, kul olma noktasında birleşirler. Bu sebeple her iki taraf da birbirinin hakkını üzerine geçirmeme konusunda duyarlı olmak zorunda olduğunu, aksi yönde bir davranışın onu zalim durumuna düşüreceğini hatırından çıkarmamalı.
2. İşveren sermayeyi elinde bulundurduğu için güçlü taraftır. Bu sebeple, işçi-işveren ilişkilerinde ilk akla gelen şey işçinin korunmaya muhtaç bir konumda olduğu düşüncesidir.
Rasulullah buyurdu ki:
إِنَّ إِخْوَانَكُمْ خَوَلُكُمْ جَعَلَهُمُ اللَّهُ تَحْتَ أَيْدِيكُمْ، فَمَنْ كَانَ أَخُوهُ تَحْتَ يَدِهِ، فَلْيُطْعِمْهُ مِمَّا يَأْكُلُ، وَلْيُلْبِسْهُ مِمَّا يَلْبَسُ، وَلاَ تُكَلِّفُوهُمْ مَا يَغْلِبُهُمْ، فَإِنْ كَلَّفْتُمُوهُمْ مَا يَغْلِبُهُمْ فَأَعِينُوهُمْ
“İşçi kardeşleriniz sizin işlerinizi yapan kimselerdir. Allah onları ellerinizin altına verdi; dileseydi sizi onların eli altına sokabilirdi. Öyleyse, yanınızda işçi çalıştırıyorsanız, yediğinizden onlara da yedirin, giydiğinizden giydirin. Onlara güçlerini aşan bir iş teklif etmeyin; eğer zor bir işi yapmalarını isterseniz, siz de onlara yardım edin!” (Buhari)
-İslam, sermaye sahibine her fırsatta bir emanetçi olduğunu, malının gerçek sahibinin Allah olduğunu, o mallarda fakirlerin de hakkı bulunduğunu hatırlatır.
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَفِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ لِّلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
Mallarında (yardım) isteyen ve (iffetinden dolayı isteyemeyip) mahrum olanlar için bir hak vardır. (Zariyat 19)
Burada amaç, maddi gücün insan ruhuna sindireceği tahakküm ve zorbalık temayüllerini törpülemek, kendisinin de ölümlü olduğu bilincini diri tutmaktır.
-İşveren İşçilerin Güvenliğini Sağlamalıdır. İşçinin sağlığı ile oynayan hiçbir iş kolu, İslam'da uygun görülmemektedir. Zira bir insanın hayatı, Allah katında bütün insanların hayatı kadar değer ve kıymete sahiptir. (Maide, 5/32)
-İşçilerin İbadet Hakkı Engellenemez. İşçiler, namaz ve oruç gibi farz ibadetleri yerine getirme hakkına sahiptirler.
Fukaha'dan İbn-i Abidîn'e göre, işverenin, işin yoğun olması sebebiyle vakit namazlarında işçiyi camiye göndermeyip işyerinde ibadet etmesini istemeye hakkı vardır; fakat, cemaatle eda edilmesi gereken Cuma ve bayram namazları bundan müstesnadır. Meselenin özü; işveren, vakit kaybı oluyor gibi bahanelerle işçisinin ibadetlerine mâni olmamalı ve dinî görevlerini yapabilmesi hususunda ona imkân tanımalı; işçi de bu hoşgörüyü istismar etmeden hem kulluğunun hem de işçiliğinin hakkını vermelidir.
Sonuç; Rabbimiz, en güzel nimetlere emek ve alın teri dökerek ulaşabilmeyi ve emeğimizin, alın terimizin karşılığı olan helal kazançı cümlemize nasip eylesin. Bizleri helal lokma için alın teri döken emekçinin hakkını gözetenlerden eylesin.
Hazırlayan: Erenler İlçe Vaizi / Mustafa Dişli
Facebook Yorumları