menu
OCAKLARI SÖNDÜREN HASTALIK: KUMAR
OCAKLARI SÖNDÜREN HASTALIK: KUMAR
Haftanın Vaazı.. 12.12.2025 tarihli; "Ocakları Söndüren Hastalık: Kumar" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir..

Ocakları Söndüren Hastalık: Kumar

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا

“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; ancak karşılıklı rızaya dayanan  ticaret böyle değildir ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı  çok merhametlidir” (Nisa, 29)

       İnsanı diğer mahlukattan farklı özelliklerde yaratan ve yeryüzünün halifesi kılan yüce Allah, onun   tertemiz fıtratını korumak ve ebedi kurtuluşa ulaşmasını sağlamak için  bazı sınırlar çizmiştir. Hayatımız boyunca riayet etmemiz gereken bu sınırlara helal ve haram diyoruz. Helal; Allah’ın rızasına uygun söz, tutum ve davranışlardır, yaratılışın gaye ve hikmetine uygun olan güzelliklerdir, Haram ise; Rabbimizin gazabına ve insanların kınamasına neden olacak kötülüklerdir, mükemmel olarak yaratılan insanın, onur ve haysiyetini zedeleyen, ona zarar veren çirkinliklerdir,

 

Yüce dinimiz İslâm, din, can, akıl, nesil ve mal(zarurât-ı hamse) emniyetini muhafaza etmemizi emretmiştir. Dinimizle bağdaşmayan, fıtratımızı bozan, bedenimize ve ruhumuza zarar veren, neslimizi ifsat eden her türlü zararlı alışkanlığı ise yasaklamıştır.

     Dinimiz, insanların hak ve hukukuna âzami derecede özen gösterilmesini ister. Zira “kul hakkı” İslam dininde son derece önemlidir. Bu bağlamda, İslam dini; hırsızlık, gasp, riba/faiz, tefecilik, karaborsacılık ve kumar gibi gayri meşru yollardan elde edilen geliri yasaklamış, ancak karşılıklı rıza ile yapılan ticaretten ve sunulan herhangi bir meşru hizmete karşılık alınan işçilik ücretinden elde edilen kazancı helal saymıştır.

Rabbimiz yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا

“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksızlıkla yemeyin; ancak karşılıklı rızaya dayanan  ticaret böyle değildir ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah size karşı  çok merhametlidir” (Nisa, 29)

Ebû Hüreyre'den (r.a.) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) قَالَ: “لَيَأْتِيَنَّ عَلَى النَّاسِ زَمَانٌ لاَ يُبَالِى الْمَرْءُ بِمَا أَخَذَ الْمَالَ، أَمِنْ حَلاَلٍ أَمْ مِنْ حَرَامٍ.”

 “Öyle bir zaman gelecek ki kişi malını helâlden mi yoksa haramdan mı elde ettiğine bakmayacak!” (B2083 Buhârî, Büyû', 23) 

       Bu helâl ve temiz rızkı elde etmenin, ticaret, ziraat, memuriyet ve sanaat gibi çeşitli meşru yolları vardır. Bu yollardan birisiyle kendimizin, çoluk çocuğumuzun geçimini sağlamalıyız. Sonra da bize verdiği bu temiz ve helal rızıktan ötürü Allah'a şükretmeli, o kazancın bir kısmını da Allah için yoksullara vermeliyiz. Bundan dolayı kendimizin ve ailemizin geçimini temin etmek için daima helal lokma peşinden koşmamız gerekir. Kumar, faiz gibi haksız ve İslam tarafından yasaklanmış kazançlardan kaçınmamız gerekir.

  Allah Teala, insanlığa son mesajı olan Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır;

يَا أَيُّهَا النَّاسُ كُلُواْ مِمَّا فِي الأَرْضِ حَلاَلاً طَيِّباً وَلاَ تَتَّبِعُواْ خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُّبِينٌ

‘’ Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşinden gitmeyin, çünkü o apaçık düşmanınızdır.’’ (Bakara, 168)

Peygamber efendimiz(s.a.v.) rızık temini hakkında ise şöyle buyurmaktadır;

عََنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ :‏"‏ مَا أَكَلَ أَحَدٌ طَعَامًا قَطُّ خَيْرًا مِنْ أَنْ يَأْكُلَ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ، وَإِنَّ نَبِيَّ اللَّهِ دَاوُدَ ـ عَلَيْهِ السَّلاَمُ ـ كَانَ يَأْكُلُ مِنْ عَمَلِ يَدِهِ ‏"‏‏.‏

   “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yememiştir. Davut (a.s.) kendi el emeğiyle geçinirdi.”  (Buhari, Büyu,15, III/IX)

Diğer bir hadislerinde ise Peygamber Efendimiz(s.a.v.);

الرَّجُلَ يُطِيلُ السَّفَرَ أشْعَثَ أغْبَرَ، يَمُدُّ يَدَيْهِإلى السَّماءِ، يا رَبِّ، يا رَبِّ، ومَطْعَمُهُ حَرامٌ، ومَشْرَبُهُ حَرامٌ، ومَلْبَسُهُحَرامٌ، وغُذِيَ بالحَرامِ، فأنّى يُسْتَجابُ لذلكَ؟

    “Bir adam uzun bir yolculuğa çıkmış, saçı başı dağılmış, tozlanmış, sonra ellerini semaya kaldırmış, ‘Yâ Rabbi, yâ Rabbi...’ diye yalvarıyordu. Oysa onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, beslendiği gıda haram! Onun bu hâldeki duası nasıl kabul edilebilir ki!” (Müslim, Zekât, 65)  buyurmuşlardır.

     Rabbimizin    Haram kıldıkları hususların başında ise bağımlılıklar gelmektedir, bizi hayatın manasından, varoluş gayesinden, yaratılışımızın hikmetinden ve sorumluluklarımızı yerine getirmekten uzaklaştıran, nefsimize mağlup olup, mübtelâsı olduğumuz her şey bağımlılıktır. 

 

    Bağımlılık bir süreçtir yavaş yavaş gelişir, benzer merhaleler vardır, bir kereden bir şey olmaz, ben bağımlı olmam, istediğim zaman bırakırım, bir daha asla başlamam der ama, bağımlılık kişinin tüm benliğini ele geçirir, kişi bağımlı olduğunu farkına bile varmaz, vardığında da  artık çok geçtir. İnsanlar özgürlükleri için savaşırlar hatta ölürler ama bazen kendi elleriyle özgürlüklerini yok eder bağımlı olurlar.

        İnsanlığı felakete sürükleyen bağımlılıkların biri de, kumardır. Kolay yoldan para elde etme aracı olarak görülen kumar, haksız bir kazançtır. Pençesine düşürdüğü kimseyi yalnızlığa, çaresizliğe, birçok bela ve musibete sürüklemektedir. İslam’a göre şans oyunları ve kumarın her türlüsünü oynamak ve oynatmak haramdır.

   Kumar, kişinin daha değerli ve fazla bir şey elde etme umuduyla sahip  olduğu şeyi riske atmasıdır,  ortaya mal, para veya bedel konularak oynanan bir talih oyunudur. Kumar, bir başlangıcın sonu, umudun yok oluşudur. Hayata tutunduğumuz sebeplerin avuçlarımızın arasından kayıp gitmesidir. Kazandım kazanacağım derken asıl kaybettiklerimizin farkına varamayışımızdır.

Yüce rabbimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır;

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْس مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ. إِنَّمَا يُرِيدُالشَّيْطَانُ أَن يُوقِعَ 

بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاء فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَن ذِكْرِ اللّهِ وَعَنِ الصَّلاَةِ فَهَلْ أَنتُم مُّنتَهُون

       ‘’Ey iman edenler! içki, kumar, dikili taşlar, fal  okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının  ki kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?’’   (Maide, 90,91)

Abdullah B. Amr’dan nakledildiğine göre, Peygamber Efendimiz(s.a.v.) bu hususla alakalı şöyle buyurmaktadır;

         

".... عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، أَنَّ نَبِيَّ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: " نَهَى عَنِ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَالْكُوبَةِ وَالْغُبَيْرَاءِ

‘’Hz. Peygamber(s.a.v.), şarabı, kumarı, tavlayı ve darıdan yapılmış içkiyi yasaklamıştır. ‘’(Ebû Dâvûd, Eşribe, 5 (3685)

Nu'mân b. Beşîr, parmaklarıyla iki kulağını göstererek, Resûlullah'ı (s.a.s.) şöyle derken işittiğini nakletmektedir; 

عَنِ النُّعْمَانِ بْنِ بَشِيرٍ قَالَ: سَمِعْتُهُ يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ (صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَ سَلَّمْ) يَقُولُ: “إِنَّ الْحَلاَلَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ لاَ يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ، فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ، وَمَنْ وَقَعَ فِى الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِى الْحَرَامِ...”

 “Helâl bellidir; haram da bellidir. İkisinin arasında ise birtakım şüpheli şeyler vardır ki insanların çoğu bunları bilmezler. Kim şüpheli şeylerden sakınırsa, dinini ve ırzını (itibar/şeref ve haysiyetini) korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse, harama düşmüş olur...” (Müslim, Müsâkât, 107)

    İslam’a göre Kumar, meşru olmayan bir kazanç yoludur. İnsanın maneviyatını kirleten ve ruhunu karartan kumar illeti, İslam’ın yasakladığı ve şiddetle karşı durduğu haramların başında gelmektedir. Kumar; birisinin kazanıp diğerinin kaybetmesi esasına dayalı haksız bir kazançtır. Kumar; sevgi ve kardeşlik duygularını yok eden, kin, nefret, düşmanlık ve intikam duygularını körükleyen zararlı bir alışkanlıktır. Kişinin akıl ve ruh sağlığını bozan, aile huzurunu yok eden, kazanma hırsıyla bencil ve menfaatçi insanlar yetiştiren bir hastalıktır. İsmi ne olursa olsun, gerçek hayatta ya da dijital mecralarda oynansın, yasal olsun olmasın, kumarın her çeşidi haramdır. Dolayısıyla masa başında veya sanal ortamlarda oynanan; kazananın kaybedenlerden haksız kazanç elde ettiği oyunların tamamı kumardır, haramdır.

At yarışlarında oynanan ganyan, kumardır, haramdır. Hayvanların dövüştürülmesi gibi vahşete dayanan her türlü oyun ve bu oyun üzerinden elde edilen kazanç, kumardır, haramdır. Bütün şans oyunları, yılbaşı, özel gün ve haftalar vesilesiyle çekilen piyango, kazı kazan ve şans topu gibi oyunlar kumardır, haramdır. Dijital mecralarda oynanan bütün bahis oyunları; toto, loto, iddia gibi dinen meşru olmayan oyunların hepsi kumardır, haramdır.  Tavla, okey, dama, iskambil, tombala, sanal kumar çeşitleri, müşterek bahis, çevirim içi kumar,  rulet, domino, poker ve karşılıklı bahis kumardır ve haramdır.

       Esas itibariyle kumar, şans ve tesadüfe bağlı olarak kazanç elde etme veya kaybetme oyunudur. Önceden belirsiz bir sonuca eşit oranda ümit bağlayanlardan toplanan mal bu yolla bir veya birkaç kişiye aktarılmış olmaktadır. İslâm’da hem helâl kazancın korunması ve haksız yoldan mal kazanmanın önlenmesi, hem de ekonomik imkânların mümkün olduğunca toplumun geniş katmanlarına dağıtılması temel ilkelerden biridir. Başkalarının mallarını meşrû olmayan yollarla almak ve yemek haramdır.

        İçki ve kumar,  Allahı unutturması, namazdan alıkoyması, insanlar arasında  düşmanlık doğurması, zulüm ve haksızlığa sebebiyet vermesi gibi gerekçelerle haram kılınmıştır. Kazanılan paranın hayra harcanması kamu yararına pay aktarılması dini hükmünü değiştirmemektedir.

    Günümüzde kumar, çoğu zaman bir “eğlence”, bir “şans oyunu”, bir “heyecan” gibi gösteriliyor. Fakat gerçekte kumar; insanın malını, emeğini, huzurunu ve onurunu tüketen, aileleri dağıtan, nice yuvaları karartan büyük bir haramdır. Bağımlısını helal kazanç için çalışmanın aydınlık yolundan uzaklaştırmakta, alın teriyle kazanma mutluluğunda mahrum bırakmaktadır. Kumar, insanın, cebinden önce kalbini boşaltır. Cüzdandan önce umudu çalar. Para kaybedilir, yerine konur; ama güven kaybedildi mi, ailesi kaygı, evladı korku, eşi hüzün içinde kaldı mı, bunun tamiri çok daha zordur.

       Öte yandan kumar, yol açtığı maddî kayıpların yanı sıra zamanın ve zihnî enerjinin boşa harcanması sonucunu doğuran, iradeyi zayıflatan, hatta âdeta yok eden ve kişiyi ailesinden, çevresinden, temel insanî ve dinî görevlerinden çekip uzaklaştıran bir bağımlılıktır. Kötü alışkanlık haline de kolayca gelebilmekte, kişiyi yalnızlığa, çevresiyle uyumsuzluğa sevketmektedir. Âyette, kumarın kin ve düşmanlığa yol açtığının belirtilmesinin bir açıklaması da bu olmalıdır. Durduk yere oturduğu ev satanlar, arabayı elden çıkaranlar, başkasından borç istemeler, aniden biten evlilikler, sebebi izah edilemeyen davranış bozuklukları, en acısı da intiharlar.

       Kumar, hem oynatan hem de oynayan için maddi ve manevi bir tükeniştir. Çünkü kumarda kazanırsa başkasını, kaybederse kendisini zarara uğratmak vardır. Başkasının zararına sebep olan bir kazanç, helal kazanç değildir. Başkasına zarar vermeden kazanmak varken bu yolu seçmek elbette doğru olmaz. Kazancın helal olması meşru yollardan elde edilmesine çabasına, emeğine ve alın terine bağlıdır. Ayrıca kumar oynayan kimse en değerli varlığı olan zamanını boşa geçirecek ve yükümlü olduğu ibadetlerini zamanında yapamayacaktır. Kumar, kişinin sağlığını da olumsuz şekilde etkiler. Kumar oynayan kimse bir taraftan servetini kaybederken diğer taraftan sağlığından da olur. Çünkü kumarcının gecesi ve gündüzü belli değildir. Yemeğini muntazam yiyemez, zamanında uyuyamaz, istirâhatını yapamaz, böylece sağılığı da bozulmuş olur. Kumarcı, çoluk çocuğu ile ilgilenmeye ve onları yetiştirmeye vakit bulamaz ve onları ihmal eder.

     Meşrû yollarla yapılmadıktan sonra, kumarda olduğu gibi tarafların göstermelik rızâları kumarla elde edilen malı helâl duruma getirmez. Aslında kaybeden taraf verdiğine razı görünse bile gerçekte içinde rızâ değil, sadece derin bir teessür ve pişmanlık, tekrar şansını deneyerek kazanma, hiç olmazsa kaybını telâfi etme hırsı vardır. Bu sebeple de kumar, oynayanlar arasında gizli bir kin ve düşmanlık doğurur.

     Kumar ayrıca ekonomik gelişimini tamamlayamamış ülkelerde, işsizliğin, fakirliğin, sınıflar arası dengesizliğin büyük çapta olduğu toplum ve kesimlerde âdeta bir umut sömürüsü olarak salgın bir hastalık halini almakta, her defasında hem büyük bir kesim mağdur olmakta hem de hak etmeden, emek vermeden ve alın teri dökmeden zengin olan birkaç problemli kişi daha topluma eklenmektedir. Böylece kumar, toplumda sosyal örgü ve dayanışmanın zayıflamasında ve bencilliğin ön plana çıkmasında da olumsuz bir rol üstlenmektedir.

        Kumar sonrası yaşanan utanç, üzüntü, pişmanlık, hırs ve intikam duyguları sadece kumar masasındakileri birbirine düşürmekle kalmayarak, bütün topluma taşınmaktadır. Para kaybetmenin yanı sıra vaktini, enerjisini, olumlu ve yapıcı duygularını, iradesini ve hatta haysiyetini kaybeden kumarbaz, kendine yazık ettiği gibi, çevresine de zarar verir hâle gelir. Dolayısıyla iki kişi arasında oynanan küçük çaplı bir şans oyunundan, çeşitli isimler altında kurumsallaşan ve binlerce insanın katılımıyla gerçekleştirilen şans oyunlarına kadar her tür ve boyutuyla kumarı tasvip etmek mümkün değildir. Kumar, fert, aile, toplum ve ekonomik alanda yıkıcı etkiler, onarılamayacak tahribatlara sebep olmaktadır. Bu yıkıcı etkilerin başında verimsiz bireyler üretmesi gelir. Bu yönüyle kumar, üretime katılmayan, işsiz güçsüz, tembel, boş vakit geçiren kişilerin toplumda çoğalmasına neden olur. 

     Kumardan elde edilen kazanç helâl olmadığı gibi kaybedilen paranın her kuruşunda da çoluk çocuğun, fakirlerin ve toplumun hakkı vardır. İçki, yalancılık, hırs, kin, intikam, cinayet gibi kötülükleri beraberinde getirir. Aile hayatında düzensizliklere, anlaşmazlıklara, ihmallere sebep olur. Kumar yüzünden, ibadetlerini ihmal eden, sorumluluklarını yerine getiremeyen, evini, arabasını, bağını bostanını satan, her türlü kutsal değerini çaresizlik içinde ayaklar altına alan pek çok kişi vardır.

     Unutulmamalıdır ki, bütün şans oyunları başlangıçta eğlenmek ve vakit geçirmek için oynanır. İnsan, kazandıkça kazanma zevki ve hırsı için oynar. Kaybettikçe yine oynar. Sonunda kumarın girdabında kayboluverir. Her şeyini kumarda kaybeden, nesi varsa satan ve kumara yatıran, bütün ömrü sefalet içinde geçen kumarbazların, başlangıçta kumara bir eğlence gözü ile baktıkları unutulmamalıdır. Kumar kişiyi tembel kılar, düşünme yeteneğini işlevsiz hale getirir, akıl ve irade gücünü zayıflatır.

    Kumar, iradenin zevklerine tutsak oluşuna yakınlarının yaptığı bir şahitliktir. Kumar pes etmeden masadan kalkılamayan kocaman bir tuzak, adeta kör kuyulardan çıkamamaktır. kumar toplumsal bir felakettir, kumar oynamak bir hırs işidir ve kumarbaz hırslı biridir,  hırs ise, sonu gelmeyen doymak bilmeyen bir arzu ile bazı şeyleri istemek, şiddetli talep ve arzudur. Kumarbaz hıncını hırsını ve öfkesini kendinden ve aile fertlerinden çıkarma eğiliminde olan kişidir.

 (Ayşenur ÇALIKÇI OYNARKEN TÜKENMEK: KUMAR 

 Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları 2011)

SANAL KUMAR(E-KUMAR): Sanal kumar aldı başını gidiyor, her geçen gün sanal ortamlarda dolandırılan insanların çoğaldığına şahit oluyoruz. Sanal kumar evlere gizlice sızıyor, kapıyı çalmadan, bir telefon ekranından giriyor ve sonrası felaketler zinciri; yalan, ayrılık, İcra,  intihar. Gelişen teknolojik şartlar artık bir masa başında ve birkaç kişi tarafından oynanır olmaktan çıkarıp, büyük kitlelerin iştirak ettiği sayısız sanal kumar türüne dönüşmüştür. Bir reklam, bir oyun linki derin bir bataklığa açılan kapıya dönüşüyor. Sanal kumar, evimizin içinde, cebimizde, yatağımızın başucundadır. Bir tıklamayla başlayan süreç bir ömrü bitirerek neticelenebilir. Kredi ve banka kartları, banka hesap numaralarıyla sanal ortamda birbirlerini görmeyen ve tanımayan  kişiler arasında oynanır kılmıştır. Kumar masasında ve ortamlarda sadece para ve mal bırakılmaz, umutlar, hayaller, şeref, haysiyet, onur bazen de namus bırakılır.

Netice olarak:

1)    Kumar, insanı helal kazanç yollarından uzaklaştırır. Helâl ve temiz rızkı elde etmenin, ticaret, ziraat, memuriyet ve sanat gibi çeşitli meşru yolları vardır. Bu yollardan birisiyle kendimizin, çoluk çocuğumuzun geçimini sağlamalıyız.

2)    Kumar, meşru olmayan bir kazanç yoludur. Çünkü kumarda kazanırsa başkasını, kaybederse kendisini zarara uğratma vardır. Başkasının zararına sebep olan bir kazanç, helal kazanç değildir. Başkasına zarar vermeden kazanmak varken bu yolu seçmek elbette doğru olmaz.

3)    Yine Kur'an-ı Kerim, içkide olduğu gibi, kumarda da şeytanın aramıza düşmanlık sokacağı ve bizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoyacağını ifade etmektedir.

4)    Ayrıca kumar oynayan kimse en değerli varlığı olan zamanını boşa geçirir ve yükümlü olduğu ibadetlerini zamanında yapamaz.

5)    Kumar oynayan kimse bir taraftan servetini kaybederken diğer taraftan sağlığından da olur. Çünkü kumarcının gecesi ve gündüzü belli değildir. Yemeğini düzenli yiyemez, zamanında uyuyamaz ve yeterince dinlenemez. Bu sebeplerden dolayı sağlığı da bozulur.

6)    Kumarcı, çoluk çocuğu ile ilgilenmeye ve onları yetiştirmeye vakit bulamaz ve onları ihmal eder. Bu ihmalkârlık nice ailelerin dağılmasına sebep olur.

7) Mal canın yongasıdır. Parasını bir anda kaybeden kimse bunalıma girer, oyun arkadaşlarıyla kavgaya tutuşur ve bu kavga bazen cinayetle sonuçlanır. Kumarcı bu kavgayı ailesine de taşır ve aile fertleri arasında sevgi ve saygıyı yok olur, ailenin huzuru bozulur. Hatta kumar yüzünden nice mutlu aile yuvaları yıkılmış ve sönmüştür.

      Bağımlılıkların ilacı bağlılıklardır. Rabbimize, kitabımıza, peygamberimize, ülkemize, milletimize, ailemize, eşimize ve işimize. Maneviyat, dürüstlük, sadakat, vefa, sorumluluk, haram-helal bilinci, kişiyi bağımlılıklardan korumakta, haramlardan uzak durmasına, hayat mücadelesinde dik durmamıza, imtihanlar karşısında savrulup, depresyona girmesine mani olmaktadır. Bu fiili işleyen kişi tövbe etmeli, hak sahiplerinin hakkını verip helalleşmeli, yetkili kişi ve kurumlardan(Yedam)yardım talep etmeli ve gerekirse tedavi olmalıdır.

     Kıymetli Müminler! Bir miladi yılın daha son günlerindeyiz. Ömür sermayemizden bir yılı daha tükettik. Kaçınılmaz son olan ölüme bir adım daha yaklaştık. Şimdi hep birlikte kendimize şu soruları soralım: Her şeyin karşılığının tastamam verileceği hesap gününe hazır mıyız? Kur’an ve sünnetin örnek olarak sunduğu bir mümin olabildik mi? Fani hayatın telaşına düştüğümüz kadar, ebedi hayatın kaygısını da taşıdık mı? Amel defterimizde görünce yüzümüzü karartacak kötülüklerden elimizi çekebildik mi? Rızkımızı helal yoldan kazanabildik mi? Malımızı hayra sarf edebildik mi? Gönül inciten, kardeşliğimizi zedeleyen kötü sözlere karşı dilimize kilit vurabildik mi? Kalbimizi katılaştıran, zihnimizi kirleten her türlü olumsuz duygu ve düşünceden kendimizi arındırabildik mi? Bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz günahlara nedamet gözyaşlarıyla tövbe edip, Rabbimizin affına sığınabildik mi? ocakları söndüren kumar, umutları tüketen şans oyunları ve piyango gibi haramlarla sağlığımızı, zamanımızı ve kazancımızı heba etmeyelim. Unutmayalım ki, bizim için yılın başı veya sonu değil, yolun sonu önemlidir.

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Bahadır AYDIN / Adapazarı İlçe Vaizi

Facebook Yorumları