menu
RAMAZAN AYI;SABIR EĞİTİMİ
RAMAZAN AYI;SABIR EĞİTİMİ
Haftanın Vaazı.. 29.03.2024 tarihli: "Ramazan Ayı;Sabır Eğitimi" konulu Haftanın Vaazı sitemize yüklenmiştir..

Ramazan Ayı;Sabır Eğitimi

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ 

   “Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.”  (Bakara. 153)

Muhterem müminler!

    Rabbimiz Allah (C.c.) bizlere hayat nimeti bahşetmiş, takdir edilen ömrümüzü nasıl değerli kılacağımızı Peygamberleri aracılığıyla bildirmiş, bu sayede dünya hayatımızı O’nun rızasına uygun yaşamamızı istemiştir. Bunun yollarını göndermiş olduğu kitaplarda bildirmiştir.Biz müminlerin de Kur’an ile hayatımızı tanzim etmemizi istemiştir.  

      Bu günkü sohbetimizde hayatın ana davranış kurallarından biri olan sabır konusunu içinde bulunduğumuz Ramazan ayı ve Oruç ibadeti ile bağlantılı olarak  anlatmaya çalışacağız. 

    Bizler bir eşya imal ettiğimiz zaman o ürünün üzerine, kazasız belasız kendisinden azami derecede istifade edilsin diye mutlaka kullanma kılavuzu yazıyoruz. Peki Allah cc. tarafından yaratılan bu bedenin kullanma kılavuzu nedir? Diye soracak olursak;Allah’ın kitabı ve Resulünün sünneti. Yani bu bedenimizi beslemek, eğitmek, zorluklara göğüs gerecek duruma getirmek ve neticede ondan en güzel şekilde yaralanmak için ne yapmamız gerektiği Allah’ın kitabı ve Resulünün sünnetinde en güzel şekilde açıklanmıştır.

    Biz biliyoruz ki, normal şartlarda bedenimiz arıza vermeden ecel gelene kadar sorunsuz çalışabilir, ancak biz ona yedirdiğimiz kalitesiz veya zararlı yiyeceklerle onu hasta ediyoruz. Rabbimiz bunu bildiği için kullarının yararına bazı koruma programları vermiş. Bu bedene her şeyi doldurursak  hasta ederiz. Çok aç bırakılırsa güçten düşeriz.Öyleyse belirli bir ölçüde o bedeni yedirip içirecek; bazen de onu aç bırakacağız. İşte mübarek Ramazan ayı, bir yandan beden sağlığının muhafazasını öğretirken diğer yandan vücudun dengesini ve ahengini bozanlar için de bir fırsat ayı olarak karşımıza çıkıyor.  

     Başımıza gelen bela ve musibetlerin çoğu ya tedbirsiz ve  tevekkülsüz olduğumuzdan veya sabredemediğimizden gelir. Ancak sabırlı olmak ve sabırlı olmayı öğrenmek çok kolay bir şey değildir.  Aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Peki ama sabır eğitimine nereden başlamalıyım. Bunun cevabı elbette ki en kolay yol olan, “Oruçtan başlamalısın” olacaktır.

      Bir işi, bir ibadeti yaparken öncelikle onu en iyi bilen ve uygulayan, yaptığı ibadeti kabul olunan ve Allah’ın kendisinden razı olduğu birisi varsa o kimseye bakmak gerekir. Bu konuda ver her konuda örnek alabileceğimiz Allah Resulü hz. Muhammed sav.’den daha iyisi yoktur.

      Yüce Allah cc. Kuranı kerimde onun için şöyle buyurur: 

كَثٖيراًؕ اللّٰهَ وَذَكَرَ الْاٰخِرَ وَالْيَوْمَ اللّٰهَ يَرْجُوا كَانَ لِمَنْ حَسَنَةٌ اُسْوَةٌ اللّٰهِ رَسُولِ فٖي لَكُمْ كَانَ لَقَدْ 

    Andolsun ki sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın elçisinde güzel bir örneklik vardır. (Ahzab, 21)

Değerli Kardeşlerim,

        Yaşadığımız dönem birçok alanda hız çağıdır. Gelişen bilim ve teknolojinin etkisiyle yaygınlaşan iletişim ve ulaşım ağları hızla her türlü bilgiye ulaşma imkânını, şehir ve ülkeler arası geçişleri sağlıyor.

      Yine geçmiş dönemlere göre maddi imkânların arttığı, özellikle çeşitli ihtiyaçların daha kolay elde edildiği bir dönemdeyiz. Eskiden büyüklerimizin sahip olmak için yıllarca çabalaması gereken şeyler şimdi herkes için daha erken yaşlarda kolaylıkla ulaşılabilir hale gelmiş durumdadır. Eski dönemde insanların erken yaşlarda çalışmaya başlamaları gerektiğinden, bu çalışmalar zorluklar çekmeye sebep olsa da insanların iradelerini geliştiriyor, becerilerini artırıyor, sabır ve dayanıklılık güçlerini artırıyordu.

     Günümüzde gelişen bilim ve teknoloji ile çok önemli imkânların da ortaya çıktığı açıktır. Ancak imkânların çok ve kolay ulaşılabilir olması insanların zihnen, bedenen zorluk çekmelerini azaltmakta, bu durum yetkinlik elde etme, beceriler kazanma ve olgunlaşma anlamında insanları zayıflatmaktadır. Aynı zamanda bu durum psikolojik açıdan da olgunlaşmayı geciktirmekte, insanların ancak olgunlaşmayla kazanılabilecek becerileri ortaya çıkmadığı için çekilen hayat içindeki zorlukları çoğaltmaktadır. Özellikle gençlerde her istediğine hızlı ve kolay ulaşma alışkanlığı, sabırsızlık duygusunu oluşturmaktadır. Bu durum gençlerin sabır gelişimini olumsuz etkilemekte, sabırsızlaşan kişilerin istemedikleri bir durumla karşılaştıklarında sinir ve psikolojik durumları hızlı yıpranmakta, iradelerini doğru kullanma becerileri zayıflamakta ve ruhsal olarak çabuk çökmektedir.Beden yorgunluğu kişi pasif kalarak dinlendiğinde kolayca geçerken, psikolojik-zihin yorgunluğunu geçirmek çok zor olabilmektedir.

      Bu olumsuz durumları yönetmek için kaya gibi sağlam bir psikolojiye sabır ve sinir gücüne ihtiyaç vardır.   İnsanın en önemli enerjisi, psikolojik enerjidir. Psikolojisi iyi olmayan bir insanın enerjisi azalmakta, kötüleşmekte, beden sağlığı ve sinir sistemleri yıpranmaktadır. Günümüzde tıp dünyası birçok hastalığın psikolojik durumla ilişkisi olduğunu belirtmekte, özellikle bedeni ve sinirleri zayıflayan insanlara asla kızmamaları, üzülmemeleri ve kafaya takmamalarını öğütlemektedir.(Hadislerle İslam)

Muhterem müminler,

Oruç Bize Ne Kazandırır?Sabır kazandırır. Peki sabır nedir?

    Sabır; itidali muhafaza etme, tahammül gösterme, acıya katlanma, sıkıntı ve meşakkatlere karşı soğukkanlılıkla mukavemet etme, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etme manalarına gelir. İmam Nevevi şu açıklamayı yapar; “Sabır, nefsi emredilen şeyleri yapmaya mecbur kılmaktır. Bu da ibâdetlerin meşakkatlerine, belâlara ve günah dışındaki zararlara tahammülle gerçekleşir.”

     Sabır hayatımızın vazgeçilmezleri arasındadır. Sabır ahlakımızın olgunlaşması için gerekli olan prensiplerdendir. Sözlükte “dayanma, dayanıklılık” gibi anlamlara gelen sabır, ahlâkî bir kavram olarak, başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka kimseye şikayetçi olmamak, yakınmamak, sızlanmamak; nefse ağır gelen ve hoşa gitmeyen şeyler karşısında dünya ve âhiret yararını düşünerek, ruhi dengeyi bozmamak için insanın kalbinde bulunmakta olan sükûnet ve dayanma gücü demektir.( Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB yayınları, “Sabır” md.)

    Yüce Rabbimiz’in esma-i hüsnasından biri de “çok sabreden” manasına “es-Sabur”dur.  Bir mü’minin sabırlı olması için “es-Sabur” ism-i şerifini çokça zikretmesi ve üzerinde tefekkür etmesi gerekir.

         Tek kelimeyle sabır, dünya ve ahiret nimetlerini elde etmenin en mühim şartıdır. Çünkü Allah şöyle buyuruyor:

وَأَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ وَاصْبِرُواْ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ:

     “Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.”  (Enfal . 46 )

     Sabır başlıca üç kısma ayrılır: Belalara sabır, farzları yerine getirmekte karşılaştığımız güçlüklere sabır, şehvani arzulara uymama konusunda sabır

     İmtihan sahası bulunan dünya hayatında insan bir takım imtihanlarla karşılaşacaktır. Bundan kaçmanın imkânı yoktur. Bazı yakınlarımızın hayatı son bulacak, hastalandığımız veya iflas ettiğimiz olacaktır. Bu gibi hadiseler karşısında sabretmesini bilir ve kulluğun gerektirdiği teslimiyeti gösterirsek, ilahi imtihanda başarılı oluruz. Aksi halde hem ilahi takdir yerini bulur, hem de bizler imtihanı kaybetmiş oluruz. Hâlbuki mümin, nimete şükrederek sevaba, mihnete sabrederek saadete ulaşacaktır.

     Allah kulunu imtihan ederken, onun tahammül edemeyeceği bir şeyi yüklemez. Verdiği bela kadar sabır da ihsan eder. Sabır, bir zırhtır, onu giyen belaların tesirinden kurtulur.

     Allah’ın emirlerini yerine getirmeye ibadet adı verilmektedir; belalara sabır da Allah’ın emirlerindendir. Bu emre itaat ibadetin ta kendisidir. Allah şöyle buyuruyor:

وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلاَّ بِاللّهِ وَلاَ تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلاَ تَكُ فِي ضَيْقٍ مِّمَّا يَمْكُرُونَ:

     “Sabret! Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Onlardan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaktan kaygı duyma!”  (Nahl . 127)

     Allah, kulunu günahlardan temizlemek için iki yol açmıştır: Biri tevbe diğeri de sabırdır. Tevbe eden günahlarından arınır, sabreden kimse günahlara bulaşmaz.

     Hz Peygamber (S.a.v), Uhud savaşında iki dişi kırılınca sabır ve tahammül gösterdi. Kendisine bu hali reva gören putperest kavmin aleyhinde dua etmedi, bilakis gelmesi muhtemel belalara karşı şöyle yalvardı: “Ya Rabbi, kavmime hidayet ver. Onlar hakikati bilmiyorlar.”

     Allah (C.c)şöyle buyuruyor:

قُلْ يَا عِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَأَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةٌ إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ 

     “(Resulüm!) Söyle: Ey inanan kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”  (Zümer . 10 ) ( Kürsüden Müminlere Vaaz ve İrşat- M. Emre)

Yüce Rabbimizin de sabredenlere müjdesi vardır:

وَنَقْصٍ مِّنَ الأَمَوَالِ وَالأنفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرِينَ وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِّنَ الْخَوفْ وَالْجُوعِ 

Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, birazda mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. (Ey Resulüm!) O halde sabredenleri (Cennetle) müjdele! (Bakara, 155)

Sabır kolay bir şey değildir. Efendimiz (s.a.s.)’in buyurduğu üzere birsi bize kötü bir şey söyleyecek ve biz ona kötü bir şeyle cevap vermeyeceğiz ve “ben oruçluyum” diyeceğiz. Bu kolay bir şey değildir. Ancak kötülüğe karşılık hemen kötülük gerçekleştirmek işin en kolayıdır. Zor olan ise kötülüğü iyilikle karşılık verip kötülüğü büyümeden bertaraf etmektir. Bu ise zor, meşakkatli ve sabır isteyen bir durumdur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in bir hadisini beraberce hatırlayalım.

لَيْسَ الشديدُ بالصُّرَعةِ إِنمَّا الشديدُ الَّذي يمْلِكُ نَفسَهُ عِنْد الْغَضَبِ

“Gerçek babayiğit, güreşte rakîbini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.” Hepimiz bilmekteyiz ki, sabrın sonu selamettir.  

Peki, neden sabredeceğiz? Çünkü zorlu bir dünya hayatı geçirmekteyiz. Yaşamak zor, hayatı her an aynı seviyede yaşamak zor, imanı muhafaza zor. Zenginin zenginliğini koruyabilmesi, fakirin fakirliğin vermiş olduğu sıkıntılara göğüs germesi zor. Hayatın zorluğuna karşı çaresiz miyiz? Hayır. Çare sabırdan geçmektedir. Bir zorluk varsa o zorluğa dayanıldığı müddetçe, sabır gösterildiği müddetçe kolaylık elbette vardır.  

Her güçlükle beraber bir kolaylık var ise o zaman güçlük başımıza geldiği zaman feryat figan etmeden sabır göstermek gerekir. Çünkü sabır gelen sıkıntı karşısında katlanmak değildir, gelen sıkıntıya göğüs germektir. Sabır sıkıntının geldiği anda ona göğüs germekle gösterilir. Sabır gösterilecek ise, işte tam bu noktada –yani zorluk geldiği anda- gösterilmelidir. Peygamber Efendimiz(S.a.v) bir hadislerinde sabır gösterilmesi gereken zamanı şöyle vurgulamaktadır:

Enes İbni Mâlik(R.a.) ’den rivâyet edildiğine göre Nebî (S.a.v), (çocuğunun) mezarı başında (bağıra-çağıra) ağlayan bir kadının yanından geçti.Ona:  “Allah’dan kork ve sabret!” buyurdu.Kadın:  Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir, dedi.Kadın Hz. Peygamber’i tanıyamamıştı. Kendisine, onun Peygamber (S.a.v) olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz,(özür beyân etmek üzere) Peygamber (S.a.v)’e:-Sizi tanıyamadım,dedi.Peygamber (S.a.v) de:  “Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır”,buyurdular ( Riyazü’s-Salihin, 32).

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ

“Ey iman edenler! Başınıza gelecek her şeye sabretmekle ve namaz kılmakla  Allah’tan  yardım isteyin. Allah sabredenlerle beraberdir.”( Bakara, 2/153)

Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde müminin halini şöyle tasvir etmektedir:

عَجَباً لأمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ لَهُ خَيْرٌ ، وَلَيْسَ ذَلِكَ لأِحَدٍ إِلاَّ للْمُؤْمِن : إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْراً لَهُ ، وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خيْراً لَهُ

“Müminin durumuna hayret edilir ki, her hâli kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece müminde vardır: Sevinecek olsa, şükreder; bu onun için hayır olur.  Başına bir belâ gelecek olsa, sabreder; bu da onun için hayır olur.”( Riyazü’s-Salihin,   28)

Gelen sıkıntıya sabır göstermek, Allah’tan gelenin hoş olduğunu kabul etmek zorda olsa en doğru davranış şeklidir. Bu husus  şu dizelerde ne güzelde özetlemiştir.

Hoştur bana senden gelen:/Ya hil’at ü yahut kefen,                                                                 

Ya taze gül, yahut diken.../Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.

   

  Değerli Kardeşlerim

          Mübarek Ramazanı Şerif ayının sonlarına yaklaştığımız bu günlerde oruç ibadetinin insanın sabır duygusunun gelişmesine ne büyük katkısının olduğunu yakinen müşahede etmekteyiz. Her türlü nimet ve imkân elinin altında olmasına rağmen insanlar sabretmekte ve iftar saatini zorlansa da beklemektedir. Bu durum müthiş bir sabır becerisi geliştirmekte ve insanın irade gücünü kuvvetlendirmektedir.   

          Mübarek Ramazanı Şerif ayı, insana normal zamanda yapmakta zorlanacağı ciddi değişimlerin aslında zor olmadığı, güçlü bir irade ve destek ile hayatta birçok değişimi çok kısa sürede yapabileceğini gösterir. Her insanın aylardır süregelen günlük yaşam şekli bir anda, hatta bir gecede değişime uğrar, akşam teravih namazı, gece sahur yemeği, gündüz oruç, mukabele, akşam iftar sofrası...

           Normal zamanda sabretmekte zorluk çekeceği açlık, susuzluk gibi birçok şeye Ramazan ayında kolaylıkla sabredebildiğini ve iradesini ortaya koyduğunda ne büyük şeyler başarabileceğini kişiye gösterir.

      Orucun manevi ecri çok büyük olduğu gibi maddi-bedeni faydaları da çok büyüktür. Oruç, bedeni rahatlatan, koruyan ve ruhi-bedeni birçok hastalıkta en etkili tedavi şekillerinden biridir. Oruç; ağır ve sert öfke patlamalarına, ani duygusal davranışlara, ürperti ve gerilmelere karşı sinirlerin gücünü, kuvvetini, kabiliyetini artırır. Sabır duygusunu geliştirerek sabırlı olmak gücünü, kuvvetini kişiye kazandırır. Cesaret ve gayretini geliştirir, vücutta hormonsal dengeleri düzeltir, psikolojik sıkıntıları teskin eder ve birçok rahatsızlığın ilerlemesini önler, fikri rahatlatır, iç şuuru kuvvetlendirir. Orucun, endişe-kaygı fazlalığı ve sinir bozukluklarından meydana gelen psikolojik hastalıkların tedavisinde etkili olduğu da bilimsel olarak yapılan çalışmalar ile ortaya çıkmıştır.

      Oruç vesilesi ile insanlar yeme, içme, cinsellik gibi dürtülerini kontrol altına alır ve herkesin hayattaki farkındalığı yükselir.Kişi oruçlu olduğunun sürekli farkında olarak yemek-içmekten uzak durup farkındalığını artırdıkça bu durum günlük hayatta dikkat ve yoğunlaşma zorluğu çekenlerin dertlerine de derman olur. Düşünme becerisi gelişerek hem nimetlerin kıymetini bilme hem de hayatın anlamını, kendini sorgulama imkânı bulur.  

     Oruçlu insan öfkesine çok daha kolay hâkim olur. Hatta kendisini kızdıran kişiye “ben oruçluyum,” diyerek, karşılık vermemesi tavsiye edilmiştir. Oruç ibadeti ile insanların kişiliklerindeki aşırılıkları dengeleyerek, insanlara ve olaylara farklı bakış açısı ile daha duyarlı, saygılı, sabırlı, affedici ve merhametli bakabileceği uzmanlarca vurgulanmaktadır.

      Ramazan sabır ayıdır. Nitekim Ramazanda tutulan oruç Efendimiz (sav.) tarafından sabrın yarısı olarak değerlendirilmiştir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

اَلصِّيَامُ نِصْفُ الصَّبْرِ

“Oruç sabrın yarısıdır.” (Tirmizi3519)

Hz. Peygamber(S.a.v),bir Hadis-i Şeriflerinde bütün ibadetler gibi orucun da insan davranışlarını etkileyen, düzenleyen yönlerine işaret ediyor: 

 الصِّيَامُ جُنَّةٌ ، فَلاَ يَرْفُثْ وَلاَ يَجْهَلْ ، وَإِنِ امْرُؤٌ قَاتَلَهُ أَوْ شَاتَمَهُ فَلْيَقُلْ إِنِّى صَائِمٌ . مَرَّتَيْنِ ، وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لَخُلُوفُ فَمِ الصَّائِمِ أَطْيَبُ عِنْدَ اللَّهِ تَعَالَى مِنْ رِيحِ الْمِسْكِ ، يَتْرُكُ طَعَامَهُ وَشَرَابَهُ وَشَهْوَتَهُ مِنْ أَجْلِى ، الصِّيَامُ لِى ، وَأَنَا أَجْزِى بِهِ ، وَالْحَسَنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا 

     “Oruç bir kalkandır. Oruçlu, saygısızlık yapmasın, ahlâksızca konuşmasın. Eğer biri kendisiyle dövüşmeye veya sövüşmeye kalkışırsa, iki defa, 'Ben oruçluyum.' desin. Bu canı bu tende tutan Allah'a yemin ederim ki oruçlunun (açlıktan dolayı değişen) ağız kokusu Allah nezdinde, misk kokusundan daha hoştur. (Allah, oruçlu için şöyle buyurur): 'O, yemesini, içmesini ve cinsel isteklerini benim için terk ediyor. Oruç benim içindir. Onun mükâfatını ben vereceğim. Bir iyiliğe ise on misli ecir vardır.'”( Buhârî, Savm, 2)

       Bizler  oruç tutarken belki de fark etmeden sabır eğitiminin yarısını tamamlıyoruz. Düşünebiliyor musunuz? Bir insan; her türlü nimet elinin altında ve o akşama kadar hiçbir şey yemeden ve içmeden bekliyor.Hatta iftar sofrasına oturduğumuzda elimizin yemeğe uzanacağı yerde bizi tutan nedir?İşte burada mümin sabrın lezzetinin farkına varır ve hisseder. 

Ramazan sabrı hayatımıza aktarma ayı. Bu aydan istifade edeceğiz. Bu ayda nefsimizin isteklerine, şeytanların vesveselerine karşı sabırlı olmayı öğreneceğiz. Başımıza gelenlere sabretmeyi, insanlardan bizlere gelen sıkıntılara göğüs germeyi öğreneceğiz. Kötülüğe karşı kötülük yapmanın kolay olduğunu, kötülüğe karşı iyilik yapmanın zor olduğunu, zoru başarmanın ise mükâfatının cennet olduğunu unutmayalım.

     Oruç, belirli bir süre sadece yemeyi, içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda her türlü kötülükten de uzaklaşmak, adeta sabır taşı olmaktır. Bunun eğitimini Ramazan’da aldık- alıyoruz. Yapılacak tek şey Ramazan’da yaptığımız bu eğitimi  bayramdan sonra unutmadan devam ettirebilmek. ( Kaynak: Diyanet Hadislerle İslam)

Değerli Kardeşlerim,

  Sohbetimizi özetleyecek olursak;  Nefsimizin arzu ettiği haram şeyleri yapabilecek imkâna sahip olduğumuz halde, sırf Allah’tan korkarak ve O’nun rızasını kazanmayı isteyerek bunları terk etmemiz bizi cehennemden uzaklaştırır ve cennete ulaştırır. Çünkü Ebu Hureyre’den rivayetle Allah Rasulü (S.a.v.)

، بالمَكَاره الجنة وحُجبت بالشهوات النار حُجِبت

  “Cehennem, nefse hoş gelen şeylerle kuşatılmış; cennet ise, nefsin istemediği şeylerle çepeçevre sarılmıştır.” (Buhârî, Rikak, 28; Müslim, Cennet, 1)buyurmaktadır.

       Harama el sürmeden meşru sınırlar içerisinde hayatımızı kazanmamız, ahlaksızlığın kol gezdiği bir dünyada şehvetimizi aklımızın ve imanımızın emrine verip nefsimizin ve şeytanın tuzaklarına düşmememiz, namaz, oruç, zekât ve hac ibadetlerimizi emredildiği şekilde aşkla şevkle yerine getirmemiz hep iradeli ve sabırlı olmamızı gerektiren şeylerdir. Nefsimizin ve şeytanın istekleri doğrultusunda değil de, müslümanca, sabır ve metanetle yaşamamız hâlinde, huzur ve gönül rahatlığı içinde bir ömür süreriz ve bu yaşayış bizi cennete götürür.   İşte sabır eğitimini en kolay tamamlayabileceğimiz zaman Ramazan ayıdır.

      Son olarak müslümanca Sabrın bir yönü ,  ibadetleri yapma konusunda dayanıklı olmaktır. Rabbimiz bize yardım etme sözü vermiştir. Ancak o da bizden bir adım atarak dinine yardım etmemizi, yani ibadetleri az da olsa sürekli olarak yerine getirmemizi istemiştir. Kısacası O bizden, ölüm bize gelene dek kulluk istemiştir.   Diğer yönü ise başa gelen sıkıntılar karşısında güçlü kalabilmek, yılmamak ve bir imtihandan geçtiğimizin bilinci ile hayatımızı değerlendirebilmektir. Rabbimiz, bu bilinç ile yaşamayı bizlere de nasip etsin.( “Kur’an’dan Öğütler”- M. Kapukaya, M. Güney,Dr. F.Yücel)

      Rabbimiz, belalara ve   meşakkatlere sabreden; ibadetleri ifa sırasında karşılaşılan zahmetlere tahammül eden ve nefs-i emmare’nin heva ve heveslerine muhalefet eden salih kulları arasına bizleri de ilhak eylesin.

Cumamız mübarek olsun..

VAAZI İNDİR

Ömer BAYRAKTAR / Hendek Vaizi

Facebook Yorumları