
okunma
Şiddetin Her Türlüsü Haramdır
Bismillahirrahmanirrahim.
Hamd, barış ve merhametin sahibi Allah’a; salât ve selâm, “Müslüman, elinden ve dilinden insanların emin olduğu kimsedir” diye buyuran sevgili Peygamberimize olsun.
Şiddetin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. Habil ve Kabil’in kavgasından günümüze bazı insanlar sorunları şiddetle çözebilecekleri hatasına düşmüştür. İnsanlık, Habil ve Kabil’in kıssasında olduğu gibi fikrini söz ile ispat edemediğin de haklılığını güç ile ispat etme yanlışını yapmıştır.
Dünya da herkesin daha emin ve güven içinde yaşayabilmesi ancak şiddetten emin olmasıyla mümkündür. Peygamberlerin davası da bu yönde olmuştur. Tüm peygamberlerin sürdüğü tevhid dinine İslam denilmesinin arkasında bu anlam yatar. Selamet, barış, huzur ve güven dini. Peygamberlik Şiddetin karşısında duran bir davadır.
Hz. Peygamberin kendisine ve davasına baktığımız zaman bunu görmemek için kör, anlayamamak için insanın akıl nimetinden mahrum olması lazım.
Baktığımız da çöl kanunlarının hüküm sürdüğü cahiliye de şiddet kol geziyordu. Bu durumu Mehmet Akif Ersoy şu dizeleriyle ifade eder:
Bir kerre, zuhûr ettiği çöl en sapa yerdi;
Bir kerre de, ma’mûre-i dünyâ, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Dişlilerin çarkına alıp öğüttüğü insandı. Zalimler şiddeti çağın tüm imkanlarını kullanarak gösteriyordu.
Hz. Peygamber çölde şiddetli sıcaklıkta, şiddetin kol gezdiği sıcak kumlarda selametle, barışla mücadele etti. Bu gün batının zihniyeti ‘İnsan insanın kurdudur’ der. Hz. Peygamber insanı insana yurt kılmak için mücadele etti. İlk sözü selamdı. ‘Esselamu Aleyküm’ benden sana zarar gelmez. Emin ellerdesin. Esenliktesin. Çölün dehşetli sıcağında gölgesine sığınabileceğin bir insanın karşısındasın demekti.
Yesrib’e kadar gitti bu Selam. 10-15 bin nüfuslu Evs ve Hazrec kabileleri küçücük şehri kendilerine zindan etmişlerdi. Bu ‘Selam’ Açık hava hapishanesini dünya bahçelerinden bir bahçe haline getirdi. Evs ve Hazrec’in kardeşliği o kadar büyüdü ki önce Mekkelilere kucak açtılar. Ensar ve Muhacir oldular. Ardından tüm cihanı kendi gölgelerinde ağırladır 1500 yıl. Ve hala devam ediyor bu Selamın, barışın rahmet rüzgarları.
Kıymetli Cemaat
Hz. Peygamber, şiddeti tamamen ortadan kaldırabilmiştir demek doğru olmaz. Ancak şiddeti en düşük seviyeye indirmeyi hedeflemiştir. Çünkü şiddet, insanlık tarihi kadar eski ve insanın kötülük yapma potansiyeliyle beslenen bir olgudur. Cahiliye döneminin şiddet kültüründe yetişen Müslümanlar, zaman zaman şiddet içeren davranışlar sergilese de Peygamberimizin örnek tutumu, merhameti ve barış odaklı yaklaşımı sayesinde toplumda şiddet giderek azalmış, yerini merhamet ve hoşgörüye bırakmıştır.
Kıymetli Cemaat
Şiddetin kısa tarihine değindikten sonra şimdi de şiddetin türevlerine, psikolojik, sosyolojik ve fizyolojik çeşitlerine ve zararlarına değinelim.
Şiddetin Tanımı
İnsanlığı en çok mutsuz eden gerçeklerin, hakikatlerin başında şiddet gelmektedir. Zulüm ve şiddet, insan ve toplumların huzur ve mutluluğuna yönelmiş en büyük tehdittir. Zira şiddet bireylerin hem ruhu hem de bedenleri üzerinde psikolojik ve fiziksel anlamda derin ve kalıcı tahribatlara yol açmakta, bu durum bireyin hayatını mutsuz bir şekilde geçirmesine sebep olabildiği gibi bazen hayatına da mal olabilmektedir. Şiddet bir çalışmada “herhangi bir kişiyi zor ve baskı uygulayarak isteği dışında, kaba ve sert davranış sergileyerek, beden gücünü kötüye kullanarak yıkıcı ve aşırı davranışlarda bulunmak suretiyle gerek fizikî/bedensel gerekse hakaret etmek, küçümsemek, tehdit etmek, bireyin onurunu kırmak, sukûnet ve huzurunu kaçırmak gibi psikolojik/manevî yönden olumsuz etkileyen ve zarar görmesine neden olan eylemlerdir” şeklinde tanımlanmıştır.
Aziz Müslümanlar,
İslam dini, adını selamdan, barıştan, huzurdan alır. Dinimizde şiddetin hiçbir türüne izin yoktur. İslam dini dünyanın en sapa yerinde mizacı sert ve katı insanların olduğu yerde kabul görmesi, yayılmasında ki en büyük sırlardan biri merhamettir.
Kur’an’da bu sırrı Mevlamız şu şekilde açıklar:
فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلٖيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.”( Âl-i İmrân, 2/159)
Kısacası Onun hayatında insanlara yönelik fiziki şiddet anlamına gelecek herhangi bir davranış bulunmadığı gibi, insanlara bağırma, küçük düşürme, incitme gibi psikolojik şiddet içeren davranışlarda bulunmamaktadır.
Muhterem Müminler
Şiddet yalnızca bir insana yumruk atmak değildir. Şiddetin birçok çeşidi vardır ve her biri Allah katında çirkin ve haramdır. Gelin bunları tek tek görelim:
Fiziksel Şiddet
Bu, insanın bedenine zarar vermektir. Vurmak, itmek, yaralamak, hatta bir tokat bile olsa şiddettir. Rabbimiz (Maide, 32) buyurur:
‘‘Kim bir canı haksız yere öldürürse bütün insanları öldürmüş gibidir.”
Güçlünün zayıfa diş geçirebildiğine inandığında şiddet uygulamaya başlar insan. Cahiliye dönemin de hiç bir hakları ve güvenceleri olmayan ve toplumun en zayıf kesimi olan köleler vardı. Bu insanlara fiziksel şiddet kötü yüzünü gösterebiliyordu.
Buna örnek Hz Peygamber döneminde bir meseleyle örnek verelim.
Hz. Peygamber “Sizden biriniz hizmetçisini döverken Allah’ı hatırlasın ve derhal elini çeksin” (Tirmizî, Birr, 32) buyurmuştu, bir başka hadisinde ise “Kim kölesine vurursa, onun cezası köleyi azad etmektir” (Müslim, İman 29; Ebu Davud, Edeb 124) buyurarak köleye şiddet uygulamanın keffâretinin köleyi özgürlüğüne kavuşturmak olduğunu ifade etmişti.
Hz. Peygamber’in bu kararı uygulamaya da yansımıştır. Rivayete göre, Ebû Mesûd el-Ensarî isimli sahabi, bir gün kölesini döverken arkasından: “Ey Ebu Mesud, Ey Ebu Mesud! Allah’ın senin üzerine olan güç ve kudreti, senin kölen üzerine olan güç ve kudretinden kat kat fazladır” şeklinde bir ses işitmiş, dönüp bakınca karşısısında Hz. Peygamber’i görmüştü. Bunun üzerine Hz. Peygamber’e dönerek “O, Allah hakkı için (bundan sonra) hürdür” demiş, Hz. Peygamber de, “Eğer sen bunu yapmasaydın, âhirette her tarafını ateş ve azap kaplardı” demiştir. (Müslim, İman, 24, 36; Tirmizî, Birr, 30; İbn Hanbel, Müsned, 5/274)
Hz. Peygamber sadece insanlara değil, hayvanlara dahi eziyet edilmesini ve şiddet uygulanmasını tasvip etmemiştir. Bu nedenle Hz. Peygamber, diğer canlıları da ihmal etmemiş, hayvanları şefkat ve merhametle yaklaşmıştır. Ashabına da hayvanlara kötü davranmamaları konusunda uyarılarda bulunmuştur.
Hatta bir hayvanı keserken dahi buna dikkat edilmesini şu sözleriyle dile getirmiştir;
“Allah, her şeye güzel muamelede bulunmasını emretmiştir. Şu halde sizden biri (bir canlıyı haklı olarak) öldürüceği vakit (o canlıya işkence etmeden) güzel bir öldürme şeklini tercih etsin. Yine bir hayvanı keseceğiniz zaman (eziyet vermeden) güzel bir şekilde kesiverin. Sizden biri böyle bir işe girişecek olursa, bıçağını iyice bilesin ve keseceği hayvanı rahatlandırsın.” (Müslim, sayd 57; Ebu Davud, Edâhî 12; Tirmizî, Diyât 14; İbn Mace, Zebaih 3)
2. Sözlü Şiddet
Sözlü şiddet, insanın dilini kullanarak karşısındakini incitmesi, küçük düşürmesi veya kötü sözlerle kalbini kırmasıdır. Hatta bazen dilin açtığı yaralar fiziksel yaralardan daha derin izler bırakır. Arapça da bu sözü ifade eden çok güzel bir ifade vardır;
وَ قَدْ يُرجىٰ لِجُرحِ السيفِ برءٌ --- وَ لا برءٌ لِما جَرَحَ اللسانُ
جِراحات السِّنانِ لها التِئامٌ --- وَ لا يلتامُ ما جَرَحَ اللسانُ
Kılıcın açtığı yaradan kurtulmak ümit vardır
Dilin açtığı yaradan kurtulmaya ümit yok.
Silahın ayırdığı etler birbirine kavuşur da iyileşir
Dilin ayırdığı etler birbirine kavuşmaz ve iyileşmez.
Kur’an ve sünnet, bu konuda dilin şiddet aracı olarak kullanılmasında çok net uyarılarda bulunmuştur.
Kur’an’dan örnekler:
"Güzel söz sadakadır." (Bakara 2/263) Kırıcı ve kötü söz yerine güzel konuşmak teşvik edilmiştir.
"Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın." (Hucurât 49/11) Hakaret ve alay yasaklanmıştır.
"Kullarıma söyle: En güzel sözü söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar." (İsrâ 17/53) — Sert, öfkeli dilin şeytanın fitnesine yol açtığı vurgulanır.
Hadislerden örnekler:
Peygamberimiz (s.a.v.) buyurmuştur: "Müslüman, elinden ve dilinden diğer Müslümanların güvende olduğu kimsedir." (Buhârî, Îmân 4)
"Kötü söz söylemek sadaka sevabını yok eder." (Müslim, Zekât 69)
"Kim Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsa ya hayır söylesin ya da sussun." (Buhârî, Edeb 31)
Özetle, sözlü şiddet kalpte derin yaralar açar. Kur’an ve hadis, dili kontrol etmeyi, kırıcı değil yapıcı sözler söylemeyi imanın gereği olarak görür.
Sözlü şiddetin en çok muhataplarından biri de çocuklardır. Sözylediğimiz sözlerin su üstünde kaydedilmediğini düşünürüz. Çocuktur söyleneni unutur yanılgısıyla hareket ederiz çoğu zaman. Buna uzun yıllar Hz. Peygamberin yanında çocukluğunu geçiren sahabi Hz. Enes’ten örnek vermek istiyorum.
Hz. Peygamber’in hizmetinde bulunan Enes b. Mâlik, bir defasında Hz. Peygamber’in verdiği bir görevi arkadaşlarıyla oyuna dalarak yerine getirmeyi unutmuş, ama Hz. Peygamber bu durumdan dolayı Enes’e sözlü ve fiilî olarak olumsuz bir müdahalede bulunmamış, sadece gülümseyerek gönderdiği yere gitmesini hatırlatmıştır (Ebu Davud, Edeb 1).
Enes (r.a.) Hz. Peygamber’in kendisine yaklaşımını “Ben çocukken Hz. Peygamber’e Medine’de on yıl hizmet ettim. Her işim onun benden beklediği şekilde değildi. Buna rağmen bu süre içerisinde bana öf bile demediği gibi; bunu niçin yaptın, ya da bunu niçin yapmadın dahi demedi” diye dile getirmiştir (Ebu Davud, Edeb 1).
3. Psikolojik Şiddet
Psikolojik şiddet, kişinin onurunu, özgüvenini ve ruh sağlığını zedeleyen, baskı, tehdit, küçümseme, dışlama, aşağılama gibi tutum ve davranışlardır. İslam, insanın hem beden hem ruh bütünlüğünü korumayı emreder.
Kur’an’dan örnekler:
"Ey iman edenler! Bir topluluk diğerini alaya almasın… Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın." (Hucurât 49/11) Bu ayetle psikolojik baskının unsurlarından olan alay, aşağılama ve lakap takma yasaklanmıştır.
"Zannın çoğundan sakının, birbirinizin kusurunu araştırmayın." (Hucurât 49/12) İnsan üzerinde baskı kuran ve güven ilişkisini bozan psikolojik baskılar ve düşünceler yasaklanmış ve bunların günah olduğunu yüce Allah vurgulamıştır.
"Onlara güzel söz söyleyin." (Bakara 2/83) Psikolojik incitmenin yerine yapıcı, nezaketli iletişim emredilmiştir.
Hadislerden örnekler:
Peygamberimiz (s.a.v.): **"Müslüman, diğer Müslüman’ın kardeşidir; ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez."** (Buhârî, Mezâlim 3) — Zulüm sadece fiziksel değil, psikolojik de olabilir.
“Bir Müslüman’a kardeşini küçük görmesi kötülük olarak yeter.” (Müslim, Birr, 32)
"Kardeşinle münakaşa etme, onunla alay etme, ona söz verip de tutmama." (Tirmizî, Birr 58) gibi ruhen yıpratıcı davranışlar yasaklanmıştır.
Psikolojik şiddet kalpte görünmeyen yaralar açar. Yüce Kitabımız Kur’an ve Hz.Peygamber, insanı ruhsal baskıdan korumayı, onurunu ve huzurunu muhafaza etmeyi iman ve kardeşliğin gereği saymıştır.
4. Ekonomik Şiddet
Ekonomik şiddet, kişinin maddi imkânlarını haksız yere kısıtlama, malını gasp etme, emeğinin karşılığını vermeme veya onu maddi olarak bağımlı hâle getirerek baskı kurma şeklinde ortaya çıkar. İslam, mülkün korunmasını, adaletli kazancı ve malda hakkın gözetilmesini emreder.
Kur’an’dan örnekler:
"Ölçüyü ve tartıyı tam yapın, insanların eşyalarını eksik vermeyin." (A’râf 7/85) bu ayetle haksız kazanç ve ekonomik sömürü yasaklanmıştır.
"Yetimin malına, rüşdüne erinceye kadar, en güzel şekilde dışında yaklaşmayın.” (En’âm 6/152) bu ayet ise zayıf durumdakilerin malına el koymanın ekonomik şiddet olgunu vurgular.
"Zekâtlarını vermeyenler, altın ve gümüşlerini yığanlar… onlara acı bir azabı müjdele." (Tevbe 9/34) Bu ayet de malı toplum yararına paylaşmamak, saklamak ekonomik baskının bir biçimi olduğunu bizlere gösterir ve bunun yapanlar uyarılmıştır.
Hadislerden örnekler:
Peygamberimiz (s.a.v.): “ İşçinin ücretini, alın teri kurumadan veriniz.” (İbn Mâce, Rühûn 4) Ücret geciktirmek, emeği sömürmek ekonomik şiddettir.
"Kim haksız yere bir karış toprak alırsa, kıyamet günü boynuna yedi kat yer geçirilir." (Buhârî, Mezâlim 13) Mal gaspı ve mülkiyet ihlali yasaklanmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.): "Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, ot (mera) ve ateş." (Ebû Dâvûd, Büyû‘ 60)
Burada “ot” meraları, “ateş” ise enerji kaynaklarını ifade eder.
“ Kim fazla suyu olup da komşusuna vermekten men ederse, Allah kıyamet günü ondan rahmetini men eder.’’ (Buhârî, Şirb 3) Su hakkı, paylaşılması gereken bir nimettir.
İslam İnsanlığın ortak miraslarından herkesin hakkı olduğunu ve engellemeye kimsenin hakkı olmadığını savunur.
Ekonomik şiddetin bir silah aracı olarak nasıl toplu katliamda kullanılabileceğini zalimin Gazze de ki mazluma uygulamasına aciz bir şekilde şahitlik ediyoruz. İnsanlığın ortak mirası olan suyun, havanın ve güneşin nasıl kirletildiğini kana bulandığını görüyoruz.
6. Dijital Şiddet
Kıymetli Müminler, bugün şiddet artık internetten de yapılabiliyor. Sosyal medyada hakaret, iftira, tehdit, başkasının özelini yaymak… Bunlar da günahtır.
Reel hayatta yapılan hatalar sanal da yapılması aynı şekilde sorumluluk gerektirir, günahtır. Müslüman hayatının her alanında örnek olmak zorundadır. Kimsenin olmadığı ya da kaynakların bol olduğu yerlerde bile müminin duruşunda asla taviz vermemesi gerektiğini islam vurgular. Arkadaşlıklar ve dostluklar tek tıkla bitirecek kadar değersiz ve kıymetsiz değildir. Tek tıkla kardeşini veya başka insanın mahremine müdahale hakkın yoktur. Bunlar reel haram olduğu gibi sanal da da haramdır, günahtır.
Şiddeti Önlemede Yöntem
İnsanın şiddet davranışlarının sebeplerinden biri psikolojik etkenlerdir. Bu nedenle, içteki kötü duygu ve düşünceler eğitilmeli ve doğru yönlendirilmelidir. Hz. Peygamber, şiddetle mücadelede öncelikle insanları şiddete yönelten sebepleri ortadan kaldırmaya çalışmıştır. Bunun için merhamet eğitimi vermiş, ayrıca şiddetin en önemli psikolojik sebeplerinden olan öfkeyi kontrol etme bilincini kazandırmaya önem vermiştir.
Bir şehirde hastalık var ve hastalığın yayıldığı bir bataklık var. Tek tek hastalarla, hastalıkla mücadele etmek mi daha kesin sonuç verir yoksa direkt olarak bataklığı islah etmek mi kesin sonuç verir. Tabi ki bataklığı ıslah etmek kesin ve çabuk sonuçlar verir. O dönemin insanlarını şiddete sevke eden en önemli faktörlerden biri de Öfkeydi. Öfke kontrol problemi yaşıyordu insanlar. Öfkesini kontrol edemeyen sağlıklı düşünemez ve şiddete baş vurur, şiddetin bir sonraki evresi ise cinnet halidir ki artık orada insanın insanlıktan tamamen çıktığı bir hal ile karşı kaşıyayız. Evladının kılına zarar gelmesinden korkan sevgi dolu babaların cinnetle aileyi katlettiği haberleri hep görüyoruz. Oysa cinnet haline gelmezden evvel öfkeyi kontrol edebilsek hem dünyamızı hem ahiretimizi karartmayız. Allah Muhafaza Etsin.
Kur’an ve Sünnet öfkeyi kontrol etmede bizlere önemli ipuçları ve yol haritası gösterir.
1- Öfke Alt Edilmesi Gereken Bir Tehlikeli Rakip
“Kuvvetli, kudretli güçlü kimse, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Hakiki kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir.” (Buhârî, Edeb 76; Müslim, Birr 107)
Sen kendine, nefsine duygularına söz geçirebiliyorsan o zaman kudretlisin, kuvvetlisin. Sen o zaman sen olabiliyorsun. Çünkü öfkelendiğin zaman, kızdığın zaman duygularına göre hareket ettiğin zaman, karşıdaki kişiden öç almak için şiddete başvurduğun zaman senin duruşunu, tavrını ve yerini sen değil karşında ki kişi belirliyor.
2. Atmosferi Dağıtmak İçin Zaman, Mekan, Konum ve Eylem Değişikliği
Hz. Peygamber bu hususu şu şekilde ifade eder:
“Öfke şeytandandır, şetyan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın.” (Ebu Davud, Edeb 4)
Bir başka hadisin de:
“Biriniz ayakta iken öfkelenirse hemen otursun. Öfkesi geçerse ne a’lâ, geçmezse yatsın.” (Ebu Davud, Edeb 4)
Bu yöntemler, bedensel hareketin öfke dalgasını kıracağına işaret eder. Zamanın geçmesi öfkenin zararlı sonlarına karşı en büyük antibiyotiktir.
Hepimizin başına gelmiştir bir işe, kişiye öfkelendiğimiz de o esnada o kişiler orada olmadığı ve daha sonra öfkemiz, sinirimiz yatıştıksan sonra o kişiyi gördüğümüz de ‘‘iyiki yoktu, yoksa kalbini kırar ya da zarar verirdim’’ demişizdir.
3. Susmak
“Sizden biri öfkelendiği zaman sussun.” (İbn Hanbel, 1992)
İnsan sinirle, öfkeyle, düşüncesizce ve hesap etmeden çoğu zaman bazı sözler söyler ve pişman olur. Ancak söz ağızdan çıkmayana kadar insan o ağza ve dile hakimken söz ağızdan çıktıktan sonra çıkan o söze insan mahkum olur. Dolayısıyla söylediğimiz sözlerin mahkumu olmamak için öfke anında susmak en büyük güvenli limandır.
4. Merhameti Hatırlama
“Müminler; birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkat göstermekte tek vücut gibidir. O vücudun bir organı rahatsız olursa, diğer organlar da acı çekip uykusuz kalır.” (Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
Şimdi bu hadisi bilen ve müslümanın yek vücut olduğunun farkında olan bile bile aklı başındayken başını duvarlara vurur mu? Ya da parmaklarını kapılara sıkıştırır veya farklı bi şekilde kendine zarar verir mi?
Tabii ki vermez. Kafasını duvarlara vuran bir kişi yada kendini jiletleyen birini gördüğümüzde ‘bu adam deli’ deriz. Teşhisini koyarız. Dolayısıyla mümin de kardeşlerine tek vücut gibi baktığında, bu adam benim gören gözüm, duyan kulağım, düştüğümde tutan elim olacak dediğinde ve bu bilinçte olduğu zaman kardeşine nasıl verecek ki?
Buna rağmen mümin kardeşine zarar verebiliyor ve bunu savunuyorsa o zaman şu sonuç çıkar: 1.si ya aklı yok kardeşine zarar veriyor. 2.si ise mümin ama imanın da problem var ki bu hadisi bildiği halde kardeşine zarar veriyor.
Bir Başka hadisinde Hz. Peygamber şöyle buyurur:
“Yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler (melekler) de size merhamet etsin.” (Ebu Davud, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16)
Bir başka hadisinde şöyle buyurur:
“Küçüklere merhamet etmeyen ve büyüklere saygı göstermeyen bizden değildir.” (Ebu Davud, Edeb 66; Tirmizî, Birr 15)
Bir başka hadisinde Efendimiz şöyle buyurur:
“İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez.” ( Tirmizî, Birr 16) şeklindeki hadisleri şiddete karşı merhamet eğitiminin birer ifadesidir. Hz. Peygamber bunları sadece ifade etmekle kalmamış, sevgi ve merhametin nefret ve saldırganlığa engel olacağını sahabelere uygulamalı bir şekilde göstermiş, yaşamış ve ispatlamıştır.
5. Şiddetin Kötü Sonuçları
Hz. Peygamber şiddetin kötü sonuçlarını şu şekilde ifade etmiştir:
1. Hadis, “Allah katında dünyanın yok olup gitmesi, bir müminin öldürülmesinden daha ehvendir” (Tirmizi, Diyat, 7; İbn Mace, Diyat 1)
2. Hadis, Müslümana sövmeyi fâsıklık, onu öldürmeyi de küfür olarak nitelendirmiştir (Buhârî, İman 36; Fiten 8; Müslim, İman 116; Tirmizî, Birr 52)
3. Hadis, “Kim bir mü’minin öldürülmesine yarım kelimeyle bile olsa yardım ederse, kıyamet günü alnında “Allah’ın rahmetinden ümitsizdir’ yazılı olduğu halde Allah’ın huzuruna çıkartılır” (İbn Mâce, Diyât 1)
4. Hadis, Hz. Peygamber, müslüman olmayan bir kimseyi (gayr-i müslim) haksız yere öldüren bir kimsenin cennetin kokusunu bile alamayacağını belirtmiştir (Buhârî, Diyât, 30; Tirmizî, Diyât 11;Nesâî, Kasâme 32)
5. Hadis, “Kıyamette en şiddetli azab görecekler insanlara en çok azab edenler olacaktır.” (İbn Hanbel, Müsned, IV, 90)
6. Hadis, “Kıyamet gününde Allah katında insanların en şerlisi (kötüsü), dünya hayatında insanların şerrinden korktukları için kendisinden uzak durdukları kimsedir” (Buhârî, Edeb, 38)
Bu hadisle Hz. Peygamber bu dünyada kötülüğünden korkulan kimselerin Allah katında da insanların kötüsü olacağını haber vermiştir.
7. Hadis, Hz. Peygamber Gerçek müslümanın diğer müslümanların dilinden ve elinden emin olduğu kimse olduğunu vurgulamıştır (Müslim, İman 64).
8.Hadis, “Bize silah çeken bizden değildir”
(Buhârî, Fiten 7; İbn Mace, Hudud 19)
9. Hadis, “Asabiyet duygusuyla öfkelenen, asabiyet uğruna savaşırken veyahut asabiyet davası güderken körü körüne açılmış bir bayrak altında ölen kimsenin ölümü cahiliye ölümüdür”
( Müslim, İmâre, 57; Nesaî, Tahrim, 28; İbn Mâce, Fiten, 7; İbn Hanbel, Müsned, II, 306, 488.)
10. Kur’an da Maide Suresi 32. Ayet
…مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى الْاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمٖيعًاۜ وَمَنْ اَحْيَاهَا فَكَاَنَّمَٓا اَحْيَا النَّاسَ جَمٖيعًاۜ…
…kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.”…
Hz.Peygamberin sözleri ve Kur’an ayetleri İslam dininin şiddete karşı duruşunu ve şiddetin kötü sonuçlarını en kesin ve net ifadelerle açıklamıştır.
Hz. Peygamber, insanların saygın ve huzurlu bir hayat sürmesi için her zaman şiddetle mücadele etmiştir. Özellikle kadın, çocuk, köle ve cariyelerin şiddetten korunması konusunda hassas davranmış; hiçbir insanın yaralanmasına veya öldürülmesine rıza göstermemiştir. Temel hakların korunması için gerekli tedbirleri almış, şiddetin ağır dini sorumluluklarını hatırlatarak ashabını bu tür fiillerden uzak durmaya yönlendirmiştir.
6. Toplumsa Hafıza Oluşturma
Söz insan üzerine etkilidir. Yunus Emre’nin bir şiirinde sözün gücünü şöyle ifade eder:
‘söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı’
İşte sözün böyle büyük bir gücü var. Etki edebilecek ya da ters tepebilecek bir gücü vardır. Hz.Peygamber sözün etki gücünü kullanmış, edebi ifadelerle toplumda şiddete karşı gösterilmesi gereken duruşu anlatmış. Bu sözlerle insanlarda bir hafıza oluşturmuştur.
Söz, silahtan ve yasaktan daha etkiliyken ve sözün gücüne inanan Hz. Peygamber, özlü, etkili ve akılda kalıcı ilkeler ifade ederek bu sözleri zihinlere nakşetmiştir.
Aynı konuda sarf edilen sözler çoğaldıkça toplumsal bakış açısı da netleşmiştir. Örneğin dillere pelesenk olan ve toplumun hafızasına kazıdığı özlü sözler arasında “Sizin en hayırlınız ailesine karşı hayırlı olanınızdır, ben de aileme karşı hayırlı olanım.” (İbn Mâce,”Nikâh”, 50) ifadesi şiddeti önlemedeki etkili sözlerden birisidir. “Müminlerin iman bakımından en kâmil olanları ve ahlak bakımından en güzel olanları kadınlarına hayırlı olanlarıdır.” (Ebû Dâvûd, “Sünne”, 16) sözü de aile içerisinde vuku bulacak şiddet türlerinin tamamını ortadan kaldırma hususunda yeterlidir.
Zira bu durum, kadınlara güzel muamelede bulunulmasına, ev içinde şefkat ve samimiyetin yayılmasına ve çocukların iyi yetiştirilmesine vesile olmuştur.
Toplumsal hafıza yaşlılara yönelik şiddeti önlemede de kullanılması gereken bir argümandı. Bu sebeple Hz. Peygamber “Muhakkak ki, saçları ağarmış bir Müslümana hürmet etmek Allah’ın şerefindendir.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 23) veyahut “Nimet büyüklerin yanındadır” gibi sözlerle yaşlıların toplumun bir bileşeni olduğunu hatırlatmıştır.
Çocuklar da unutulmayarak “Evladının iyiliği için çabalayan anne ve babaya Allah rahmetini esirgemesin!” (İbn Ebî Şeybe, 1409, s. 5/219) şeklindeki telkinlerle onlara ihsanda bulunmak gerektiğini belirtmiştir. Böylelikle tabanda onlara yönelik hürmet, saygı ve anlayış duygularını geliştirmiştir. ( Hz. Peygamber Dönemi Aile İçi Şiddet ve Baş Etme Yöntemleri Hakan TEMİR )
Günümüz insanın elinde büyük döküman ve imkanlar var. Şiddet karşısında durma gayesiyle, zeminin inanç ve maneviyat üzerine kurulduğu filmler, kısa gösteriler, kitaplar, konferanslar, resimler v.b. sanatsal, edebi çalışmalarla çocuklarımızın ve gençlerimizin zihinlerine işlenebilir.
7. Örnek Olma ve Rol Model Oluşturma
Hz.Peygamber tüm insanlık için bir rol model olmuştur. Bu rol modeli bize Allah sunmuştur. Öyle bi model ki yeri geldiğinde aileye rehberlik etmek için en mahrem konulara dahi sansür uygulamamış ve bunu topluma örneklik teşkil etmek için eşleri ve hz peygamber özel hayatından yeri geldiğinde örnekler verebilmiştir.
Tarihçiler bu gün dahi 5-10 yıl öncesinde yaşayan şahsiyetlerin hayatı araştırdığında hayatlarının karanlık noktaları var ve oralara ulaşamıyor. Hz.Peygamber ise çağlar ötesinden hayatının hiç bir döneminde bir giz bir kaanlık yön bırakmamış ve insanlara örnek rol model olmuştur.
Ünlü batılı düşünür ve yazar John Devenport Hz.Peygamberin hayatında hatalar aramak için yola çıkar ve Efendimizin hayatını araştırır. Ancak araştırmaları sonucunda beklemediği bir sonuçla karşılaşır. Artık kendinden emin bir şekilde normal bir insanın böyle olamayacağını, Hz.Peygamberin örnek şahsiyetini ve hayatının hiç bir döneminde karanlık bir yönünün olmamasından etkilenip müslüman olmuştur.
لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيراًؕ ﴿٢١﴾
﴾21﴿ İçinizden Allah’ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah’ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki,
Resûlullah’ta güzel bir örneklik vardır.
Bu gün toplumsal hafızayı tam anlamıyla oluşturamadığımız gibi gençlerimize ve çocuklarımıza örnek alacakları rol modelleri de oluşturamıyoruz. Şiddet ve aksiyon filimleri reytinglerde zirvede ve çocuklarımız bu insanları rol model aldığı için çevresine, akranlarına arkadaşlarına ve büyüdüğünde gücü kudretli yerine geldiğinde hatta annesine ve babasına şiddet uygulamaktan çekinmiyor. Gün geçmiyor ki annesine ya da babasına şiddet uygulayan evlat haberleriyle karşılaşmayalım. Ya da evladına şiddet uygulayan, tekmelerle merdivenlerden atacak kadar vahşileşen ebeveynlerle karşılaşmayalım.
Rol model oluşturma görevi aileyle tek yeterli olacak bir adım değildir. Aileden başlar, sanatçılara, STK lara ve toplumun önde gelen hocalar, öğretmenlere kadar toplumla iletişimde olan her bir bireyin üstüne düşen bir görev ve sorumluluktur.
Bu sebeple ortada şiddet uygulayan bir insan varsa, bu şiddeti uygulayan kişi kadar şiddetin oluşmasında ve o zihinde yetişmesinde katkıda bulunan kişiler de bu şiddetin günahına ortaktır.
Örneğin bir genç delikanlı izlediği fimlerden ya da ailesinden gördüğü şiddet ve cinayeti başkasına uyguladığı zaman o genç delikanlı kadar ona rehberlik eden film ve aile de bu günaha ortaktır.
Son Söz
Hz. Peygamber’in şiddeti önleme ve şiddetle mücadele bağlamında yaptığı liderlik ve örneklik, bu hususta ortaya koydu ilke ve yaklaşımlar bugün için de güncelliğini korumaktadır ve şiddete karşı çok önemli çözümler sunmaktadır.
Hali hazırda insanlığın sahip olduğu ahlak anlayışı, şiddeti önlemeyi bırakın şiddet ve kaosu daha da artıracaktır. Zira sevgi, şefkat, adalet, iyilik ve merhamet gibi şiddetin ilacı olan değerlerin yerini bencillik, kin, nefret, öfke ve düşmanlık gibi kötü huy ve davranışlar almaya başlamıştır. Bu gidişatın şiddeti daha da artırması kaçınılmaz bir durumdur. Şu halde çözümü adresi Hz. Peygamber’in öğrettiği ve önerdiği ahlakî değerlerdir. Hz. Peygamber’in bu husustaki öğreti ve uygulamalarının, bir başka ifadeyle sîret ve sünnetinin, doğru olarak anlaşılması ve içtenlikle örnek alınması durumunda insanlığın şiddet sarmalından çıkmasına ciddî katkılar sunacağını rahatlıkla söylemek mümkündür.
Bu vesileyle Mevla Cümlemize Hz.Peygamberi rol model alabilmeyi bizlere nasip etsin. Peygamberi bir model gençlik yetiştirebilmeyi nasip etsin.
Allah bizleri, elinden ve dilinden herkesin emin olduğu kullarından eylesin.
Kaynakça
Kur’an-ı Kerim
Hadisler
Kur’an Yolu Tefsir
Şiddeti Önlemede Hz. Peygamber’in Rol Modelliği Muammer BAYRAKTUTAR
Tuğlu, Nuri, Bireysel ve Aile İçi İlişkilerde İslâm’ın Şiddet Karşıtlığı, 2009, İstanbul., 2009
Şiddet Karşısında İslam Diyanet İşleri BaşKanlığı Yayınları
Hazırlayan: Muhsin KEPKAN / Sakarya Karapürçek Vaizi
Facebook Yorumları