menu
İMTİHAN DEVAM EDİYOR: KULLUKTA SÜREKLİLİK
İMTİHAN DEVAM EDİYOR: KULLUKTA SÜREKLİLİK
Haftanın Vaazı.. 12.04.2024 tarihli "İmtihan Devam Ediyor: Kullukta süreklilik" konulu haftanın vaazı sitemize yüklenmiştir.

İmtihan Devam Ediyor: Kullukta süreklilik

بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَقٖينُ

’’Kesin olan şey (ölüm sana) gelinceye kadar rabbine kulluk et.’’ (Hicr,99)

قال رسول الله )صعلم( :  أَحَبُّ الْأَعْمَالِ إِلَى اللَّهِ أَدْوَمُهَا وَإِنْ قَلَّ

’’Allah’a en sevimli gelen amel az da olsa devamlı olandır.’’ (Buhari, İman,32)

Muhterem Müminler!

Sevgili Peygamberimiz (sav)’in ifadeleriyle; ’’Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennemden azad olmak’’ olan mübarek ramazan ayını geride bıraktık.

Rahmeti, bereketi, iftarı, sahuru, teravihi ile on bir ayın sultanı olan Ramazan ayı bizi bırakıp gitti. Henüz ona doyamamıştık, tam “Onu Allah için tuttuk; o da nefsani arzularımıza, şeytani vesveselere karşı bizi tuttu derken, o bize “Elveda!” dedi. Ardından gözü yaşlı, hasretli, boynu bükük yetim gibi bakakaldık.. 

Rabbimiz o rahmet iklimine, onun o nur kokan bahçesine yeniden kavuşabilmeyi bizlere nasip eylesin.

Ramazan Ayı, Allah Teâlâ'nın müminlere büyük bir ihsanıydı. Çünkü ramazan ayı; Kur'an, oruç, iyilik ve güzellik ayı idi. Kadir Gecesi gibi bin aydan daha hayırlı, bir ömre bedel, muhteşem bir geceyi içinde barındıran mübarek bir aydı.

Böylesine muhteşem bir ayı kendine mahsus ibadetleri ve tüm güzellikleriyle idrak etmeyi bizlere nasip ettiği için Rabbimize şükrediyor, hamd ediyoruz. 

Allah’ımız bizleri Ramazan-ı Şeriften müstefid olan kullarından eylesin.

Değerli Kardeşlerim!

Allah’ın inayetiyle, Ramazan boyunca tutmaya gayret ettiğimiz oruçlarımız, bedenlerimizin ve nefislerimizin terbiye olmasına vesile oldu.

Bu rahmet ayına mahsus olan güzellikler vesilesiyle,  bir kez daha sabrı, yardımlaşmayı, paylaşmayı, özveriyi öğrendik. Dünya nimetlerinin bir sınav olduğunu; gelip geçici olanın değil, kalıcı ve ebedî olanın insanı yücelttiğini anladık. Gönüllerimiz, rahmet ayının manevî huzur ikliminde bir ay boyunca yıkandı. 

Kıymetli Müminler!

İman esasları, ibadetler, üstün ahlâki vasıflar, süreklilik arz eder. Bunlara ilişkin prensipler, emir ve yasaklar geçici değildir. Bunlar mevsimi geçince çıkarılıp bir kenara bırakılan elbiseler gibi değildir. 

Dolayısıyla Ramazan geride kaldı ancak; hayat devam ediyor. Hayat devam ettiği sürece imtihan da devam ediyor, kulluk da devam ediyor demektir. Ramazan’da kazandığımız bütün güzel hasletleri, ramazan sonrasında da hayatımız boyunca koruyup daimi kazanımlarımız haline getirebilmeliyiz.

Zira Yüce Allah’a karşı olan sorumluluğumuz, ibadetlere olan ihtiyacımız, Ramazan ayıyla sınırlı değildir.

Bu rahmet iklimi vesilesiyle terk ettiğimiz günahlara ve kötü alışkanlıklara tekrar geri dönmememiz gerekir. Yoksa bunların bir süreliğine terk edilmiş olması bizim için çok fazla bir anlam ifade etmeyecektir.  

Ramazan-ı Şerif’e gösterdiğimiz saygıdan dolayı birtakım kötü alışkanlıkların terk edilmesi ne kadar sevindirici ise, Ramazan bitince günahlara, fıskı fucura ve kötü alışkanlıklara tekrar dönülmesi de o kadar üzücü olur.

Muhterem Kardeşlerim!

Bilindiği gibi insanın maddî ve manevî ihtiyaçları vardır. Vücudumuz nasıl ki daima maddî gıdalara ihtiyaç duyuyorsa, ruhumuz da manevî gıdamız olan ibadetlere ihtiyaç duymaktadır. Nasıl haftada bir defa veya yılda sadece bir ay yiyip içmek suretiyle bedenimizin maddî ihtiyaçları karşılanmıyor ise, haftada bir Cuma namazı kılmak veya yılda sadece Ramazan ayında ibadet etmekle manevî ihtiyaçlarımız da karşılanmış olmaz. 

Dolayısıyla Ramazan ayında kazandığımız güzel amelleri hayatımız boyunca devam ettirmeliyiz. Zira ömrün en hayırlısı, ibadetlere sabır göstererek Yüce Allah’ın rızası doğrultusunda sürdürülenidir.

Nitekim Resulüllah’a (s.a.v.): “Hangi ibadet Allah Teâlâ’ya daha sevimlidir? diye sorulduğunda Efendimiz (s.a.v.); ’’Az da olsa devamlı olanıdır.” (Buhârî, Kitâbü’l-Müsâfirin’, 218.) cevabını vermişlerdir.

Kadın erkek tüm Mü’minler büluğ çağından son nefesine kadar Yüce Allah’a ibadet etmekle yükümlüdürler. Bu konu ile alakalı olarak bakınız Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَقٖينُ

“Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et” (Hicr,99). Haşr Suresinin 18. Ayetinde de;

يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ وَلْتَنْظُرْ نَفْسٌ مَا قَدَّمَتْ لِغَدٍۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ

“Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.’’  buyurarak şu fani dünya hayatının ebedi alem için yatırım yapma yeri olduğuna, ibadet taat ve kulluğumuzda sürekliliğin önemine dikkatlerimizi çekmiştir.

Değerli Dostlar!

Ramazan ayını geride bırakırken samimi bir muhasebe yaparak bu mübarek ay vesilesiyle hangi manevi güzellikleri kazandığımızı idrak edebilirsek, bu kazanımlarımızı hayat boyu sürdürme imkanını yakalayabiliriz:

Nefislerimizi oruçla terbiye ettik.

Bu ayda Yüce Yaratanımızın emretmiş olduğu ibadetlerden olan orucumuzu tuttuk. Rabbimiz oruçlarımızı kabul eylesin. 

Oruç ibadeti İslam’ın beş temel esasından biriydi. Oruç, bedenimize sağlık, gönlümüze huzur verdi. 

Ramazan ayında farz olarak tutmuş olduğumuz orucu, Ramazan ayından sonra da bazı günlerde nafile olarak tutmaya devam edebiliriz. 

Zira oruç, şehevi gücün melekî güce boyun eğmesini sağlar. Bu nedenle ramazan ayı dışında da imkân nispetinde oruç tutmalıyız. Böylece nefsimizi dizginler, kendimizi melekût âlemine doğru yükseltebiliriz. Bu konu da her peygamberin takip ettiği yol farklı olmuştur. Davut aleyhisselam bir gün yer bir gün tutardı. Peygamberimiz ise ramazan dışında hiçbir ayı tam olarak oruçlu geçirmemiş, ancak bazen uzun süre oruç tutmuştur. Ayrıca Şevval ayında altı gün, pazartesi ve perşembe günleri ile kameri ayların 13.14.15. günleri oruç tutmuştur. Biz ümmetine de nafile oruç tutmamızı tavsiye etmiştir. 

Peygamberimiz (sav); "Her kim ki ramazan orucunu tutup, altı gün de şevval ayından ilave ederse; yılın tamamını oruçlu gibi geçirmiş olur" (Müslim, Sıyam,204) buyurmuşlardır. 

Yine Hz. Peygamber (sav): "İnsanların amelleri Allah Teâla’ya pazartesi-perşembe günleri arz olunur, ben amelimin arzı sırasında oruçlu olmayı tercih ediyorum" buyurmuştur

Oruç, nefsani arzularımızı dizginler, bize açlığı tattırarak ihtiyaç sahiplerinin durumlarını anlamamıza imkan verir. bedenimize sıhhat, ruhumuza esenlik kazandırır. 

Orucun bize kazandırdığı en önemli özelliklerden biri de elimize, dilimize ve bütün benliğimize sahip olarak oruç tutmak idi.

Bedenimizin her azasına oruç tutturmak suretiyle yanlışa sürüklenmekten kendimizi alıkoyduk. Bu durum kendi faydamızadır. Bu durumu bir hayat boyu sürdürerek, Allah’ın emrettiği şeyleri yerine getirmeli, yasakladığı şeylerden de öylece kaçınmalıyız. 

Ramazan, infak ayı idi 

İyilikte güzellikte yararlı işlerde yardımlaşma dinimizin emri olduğu gibi kamil insan olmanın da gereğidir.

Rabbimiz, Maide Suresinin 2. Ayetinde ;

وَتَعَاوَنُواْ عَلَى الْبرِّ وَالتَّقْوَى وَلاَ تَعَاوَنُواْعَلَى الإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ

“İyilik ve takvada (Allah’ın yasaklarından sakınmak üzere) yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın’’. buyurdu. 

Dünya tarihinde yardımlaşmanın en güzel örneklerinden biri olan “Fıtır Sadakası’’ Ramazan’a mahsus ibadetlerimizdendi. 

Fıtır Sadakası, emsali olmayan bir dayanışma örneğidir ve her türlü övgüye lâyıktır. Zira hiçbir karşılık beklemeden ihtiyaç sahiplerine yardım eli uzatılmaktadır. Her yıl fakir Müslümanların bile fıtır sadakaları ile kendilerinden daha düşkün olanlara maddi yardımda bulunmaları hakikaten övülmeye lâyık bir meziyettir. Zira Cenabı Hak;

لَن تَنَالُواْ الْبِرَّ حَتَّى تُنفِقُواْ مِمَّا تُحِبُّونَ وَمَا تُنفِقُواْ مِن شَيْءٍفَإِنَّ اللّهَ بِهِ عَلِيمٌ

“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça, iyiye ve takvaya eremezsiniz.” (Ali-İmran,92) buyurmuştur.

Müslüman, ihtiyaç içerisindeki kardeşine yardım elini uzatır. Müslüman, darda kalana yardımcı olur, zorluk içinde olanı genişliğe çıkarır, korku içinde olana güven verir, aç olanı doyurur. 

Komşusu açken kendisi tok olmayı hiçbir zaman düşünemez.

Sevgili Peygamberimiz (sav) de şöyle buyurur: 

“Müslüman, Müslüman’ın din kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu (başına gelen musibette) yalnız bırakmaz. Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse; Allah da onun ihtiyacını giderir. Herhangi bir Müslüman, din kardeşinin dünyada bir sıkıntısını giderirse; Allah da onun kıyamet gününde bir sıkıntısını giderir. Kim de Müslüman kardeşinin ayıbını örterse; Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.” (Müslim,Birr,58)

Diğer bir hadis-i şeriflerinde ise;

“Kim ki bir kişinin ihtiyacının giderilmesinde yardımcı olursa; ayakların kaydığı günde, Allah onu sabit kılar, onun ayağını kaydırmaz.” buyurmuşlardır.

Yardımlaşarak Müslümanları sevindirmek Allah katında en güzel işlerdendir. Günahlarımızın bağışlanmasına vesile olmaktadır.

Cimrilik edip yardımlaşmamak ise kişinin manen kaybetmesine sebebiyet verir. Onun için Kur’an-ı Kerim’de, nefsini cimrilik illetinden koruyup arındıranların kurtulacağı müjdesi verilmiştir:

وَمَن يُوقَ شُحَّ نَفْسِهِ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

“Kim nefsinin cimriliğinden korunursa; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr,9) buyrulmuştur.

Bu anlamda Ramazan ayı bizim için zekatıyla, fitresiyle, sadakalarıyla, iftarlarıyla, her türlü infakıyla cömertliğin, Allah için paylaşmanın, ihtiyaç sahiplerinin gönüllerine dokunmanın zirve yaptığı bir ay olmuştur. Allah’ımız daim eylesin, paylaşmanın hazzını ömür boyu bize yaşatsın.

Namazlarımızı muhafaza edelim

Ramazan ayı boyunca namazlarımızı cemaatle kılmaya özen gösterdik. Özellikle de Ramazan’a mahsus olan teravih namazlarımızı büyük bir iştiyakla eda etmeye gayret ettik.

Namaz kılma ve özellikle de cemaate devam etme alışkanlığımızı  Ramazan’dan sonra da sürdürebilmeliyiz.

Zira namaz; Yüce Dinimiz İslam’ın üzerine kurulu olduğu beş esastan biridir. (Buhari,İman,2). 

Ergenlik çağına gelen, aklı başında olan her kadın ve erkek Müslümana farzdır. 

Kur’an-ı Kerim’de 99 yerde zikredilerek Allah Teala’nın imandan sonra kendisinden daha üstününü emretmediği, bir binayı ayakta tutan direkler misali, din binamızı ayakta tutan ibadetimizdir.

Namaz, bizi günahlardan uzak tutar, otokontrol sağlar. Nitekim bu konu da Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor:

إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءوَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

“Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülüklerden alıkoyar. Allah’ı anmak elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebut,45)

Hesap gününde ibadetlerden ilk sorgulama da namazdan olacaktır. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur; ’’Kulun kıyamet gününde hesabı ilk önce sorulacak ameli namazdır. Eğer namazı dürüst çıkarsa kurtulmuş ve kazanmıştır. Eğer namazı düzgün çıkmazsa kaybetmiştir.’’ (Tirmizi,Salat,305) 

Sevgili Peygamberimiz (sav) hadisi şeriflerinde pek çok  kez namazın öneminden bahsetmiş ve özellikle de cemaatle kılmaya teşvik etmiştir:

Abdullah b. Ömer’den (r.anhümâ) rivayet edildiğine göre Resul-i Ekrem (s.a.v) Efendimiz:

عن عبدالله بن عمر صَلاةُ الجَماعَةِتَفْضُلُ صَلاةَ الفَذِّ بسَبْعٍ وعِشْرِينَ دَرَجَةً

-“Cemaatle kılınan namazın sevabı, yalnız başına kılınan namazdan yirmi yedi derece efdaldir.”  (Buhârî,Ezân,30) buyurmuştur.

Diğer bir hadisi şeriflerinde Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:

مَن تَوضَّأَ فأسبغَ الوضوءَ، ثمَّ مشىإلى صلاةٍ مَكْتوبةٍ فَصلّاها معَ الإمامِ، غُفِرَ لَهُ ذنبُهُ

-“Kim ki güzelce abdestini alır, farz namazı eda için mescide gider ve imamla birlikte namazı kılarsa; günahları bağışlanır.” (İbn Huzeyme, Sahih, 22/3) buyrulmuştur. (Burada bağışlanan günahlar küçük günahlardır.)

-“Kim ki iftitah tekbirine ulaşarak kırk gün cemaatle namazlarını eda ederse, onun için iki berat yazılır: Cehennemden uzak olma beratı ve münafıklıktan beri olma beratıdır.” buyurmuştur. Dolayısıyla cemaatten mazeretsiz olarak geri kalmamaya gayret etmeliyiz.

Kurtulduğumuz günahlarımıza geri dönmeyelim

Ramazan boyunca günahların küçüğünden de büyüğünden de uzak kalmaya çalıştık. Sevgili Peygamberimizin ’’Günahtan tevbe eden günahsız gibidir’’ müjdesine nail olabilmek için gecesiyle gündüzüyle iftarlarında seherlerinde her daim tevbe istiğfara sarıldık. Bağışlanmadık hiçbir günahımızı bırakmaması için deyim yerinde ise Rabbimizin af ve mağfiret kapılarını çalıp durduk.

Günahlardan uzak durma çabamız, bizi affetmesi için Allaha karşı münacaatlarımız, dua ve yakarışlarımız Ramazanla sınırlı kalmamalı. Kurtuluşa erenlerden olmamız için Rabbimiz bizi tevbeye davet ediyor, tevbe üzere yaşamaya çağırıyor.

وَتُوبُواإِلَى اللَّهِ جَمِيعاً أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

“Ey müminler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz” (Nur,31)

Tevbe, pişmanlıktır, her türlü hata, isyan, şirk, küfür, günah, ihmal, gaflet ve kabahatten dolayı Allahtan affımızı isteyip O’na yalvarıp O’na yönelmektir.

Ramazan’da kazandığımız tevbe üzere yaşama alışkanlığımızı, bu güzel hasleti günahların küçük büyük demeden, hiçbir günahı küçük görmeden, hepsinden kaçınarak sürdürebilmemiz gerekir.

Müslüman, bir hata işlediği zaman hemen tövbeye sarılmalı, tövbeyi bir dahaki ramazana bırakmamalı. Ölüm ansızın her an gelebileceğine göre tevbeyi geciktirmemek yarınlara ertelememek gerekir. Zira Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

إِنَّمَا التَّوْبَةُ عَلَى اللّهِ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السُّوَءَ بِجَهَالَةٍثُمَّ يَتُوبُونَ مِن قَرِيبٍ فَأُوْلَـئِكَ يَتُوبُ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَكَانَ اللّهُ عَلِيماً حَكِيماً:وَلَيْسَتِ التَّوْبَةُ لِلَّذِينَ يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ حَتَّى إِذَا حَضَرَ أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ إِنِّي تُبْتُ الآنَ وَلاَ الَّذِينَ يَمُوتُونَ وَهُمْ كُفَّارٌأُوْلَـئِكَ أَعْتَدْنَا لَهُمْ عَذَاباً أَلِيماً:

“Allah’ın kabul edeceği tövbe, ancak bilmeden kötülük edip de sonra tez elden tövbe edenlerin tövbesidir; işte Allah bunların tövbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri yapıp yapıp da içlerinden birine ölüm gelip çatınca, “Ben şimdi tövbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenler için (kabul edilecek) tövbe yoktur. Onlar için acı bir azap hazırlamışızdır.”  (Nisa,17-18)

Sonuç

Sahabeden Hanzala (r.a.), bir gün Hz. Ebu Bekir’le (r.a.) karşılaştığında ona, “Hanzala münafık oldu” der. Sonra meselenin hakikatini bizzat kendisinden öğrenmek için Hz.Ebubekir, onu da alır birlikte Allah’ın Nebisine giderler ve orada da Hanzala aynı sözü tekrarlar. Kendisine, “Sübhanallah! Bu nasıl söz” denildiğinde:

Hanzala, “Ey Allah’ın Resulü, biz senin huzurunda iken bize cehennemi ve cenneti hatırlatıyorsun. Sanki gözlerimizle görüyoruz. Fakat huzurundan çıkınca eşlerimizle, çocuklarımızla meşgul oluyor, mesleğimizi icra ediyoruz. Çok (şeyi) unutuyoruz…” şeklinde açıklama da bulunur.

Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.): “Nefsim kudreti elinde olana yemin olsun ki: Huzurumda bulunduğunuz hal üzere devam etseydiniz, melekler evlerinizde, yataklarınızda ve yollarınız üzerinde sizinle musâfaha ederlerdi.

Fakat ey Hanzala, (insan bu!) bazen öyle bazen böyle!” diyerek bu son kısmı üç defa tekrarlar. (İbn Mâce, Zühd)

Yılda bir kez, Allah’ın bir lütfu olarak gelişiyle şereflendiğimiz Ramazan ayı, beraberinde bizlere nice fırsat ve imkânlar taşıyor.

Ramazan ayında kazandığımız birtakım iyi huylar ve güzel amelleri ramazandan sonra da devam ettirmeliyiz. Zira ömrün en hayırlısı, ibadetlere sabır göstererek Yüce Allah’ın rızası doğrultusunda sürdürülenidir. 

Kadın-erkek bütün müminler olarak bizler, bulûğ çağımızdan son nefesimize kadar Yüce Rabbimize ibadet etmekle yükümlüyüz. Nitekim Cenab-ı Hakk şöyle buyuruyor:

وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ:

“Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr,99)

Şüphesiz nefislerini kontrol altında tutan, Yüce Allah’a ve topluma karşı sorumluluklarını yerine getiren müminler, ahiret yurdunda kârlı çıkacaklardır. Hz Peygamber (sav) şöyle buyuruyor:

“Allah katında amellerin en güzeli, az da olsa devamlı olanıdır.”

Bizleri, daha nice ramazanlara sıhhat, afiyet ve gönül huzuru ile ulaştırmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Ramazan’da kazandığımız güzel hasletlerin daimi kazanımlarımız haline gelmesini Allahtan niyaz ediyorum. 

Zira Ramazan’dan sonra da imtihan devam ediyor ve önemli olan da kullukta sürekliliktir.

Bu anlamda, hayatımız Ramazan olsun ki, ahiretimiz bayram olsun.

Hayırlı Cumalar..

VAAZI İNDİR

Hazırlayan: Abdülmecit SOFUOĞLU - KOCAALİ İLÇE VAİZİ

Facebook Yorumları